Geçmişte ülkemizi “tatlı su zengini” zannederdik. Küçük birer deniz gibi göllerimiz, dev akarsularımız, her tarafta şırıl şırıl akan derelerimiz vardı. Yine, yeraltımız sanki koca bir denizdi. Birkaç metreden su çıkardı.
Ya şimdi? Çoğu göllerimiz kurudu, ırmaklarımızın debisi azaldı, dere yataklarımızı ya bağ yolu yaptık, ya da kent yakınındaysa apartmanlar diktik.
Kentlerimizde içmesuyu şebekelerimiz sağlıklı değil, binbir emekle depolayıp kente verdiğimiz suyun neredeyse yarısı şebekede kayboluyor. Tarımda vahşi sulama yüzünden, bir tonluk sulamayı 5 tonla gerçekleştirebiliyoruz.
Sahada görev yapması gereken teknik elemanlarımızı masa başına oturttuğumuz için de, hiçbir şeyi kontrol edemiyoruz, düzeltemiyoruz.
*
Çorum, içmesuyu bakımından 50-60 yıldan beri sıkıntı çekiyor. Geçmişte çevredeki kaynak suları, Çorum’un 30 bin civarındaki nüfusuna yeterdi. Kent büyüdü, nüfus arttı ve kaynaklar yetmez hale gelince, önce Seydim göletleri, ardından Çorum Barajı kente bağlandı. DSİ tarafından hemen Yenihayat Barajı projelendirildi, ama bir anlık rehavet nedeniyle Yenihayat projesine başlanması gecikince, 1994 yazında susuzluktan kırılan Çorum kolerayı yaşadı. Zamanla Yenihayat da yetmedi elbette, Hatap Barajı yapıldı, Alaca Koçhisar Barajı bağlandı.
Şimdi o da yetmiyor.
Çünkü, küresel iklim değişikliği gerçeği ile karşı karşıyayız.
*
ÇORUM HABER’in Kurucusu, Başyazarı, Şirket Genel Müdürü ve Çorum Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Mehmet Yolyapar, Umut Radyo Genel Yayın Yönetmeni Meltem Danışman Çınar’la birlikte hazırlayıp sundukları “Çorum Güncesi” programında, bu konuyu değerlendirirken, Kızılırmak’tan su getirilmesinin kaçınılmaz hale geldiğini söyledi.
Meltem Danışman Çınar, barajlarda su seviyesinin çok azaldığına ve kuş cenneti Gölünyazı’nın kuruduğuna ilişkin haberleri hatırlatarak, bu konuda ne düşündüğünü sordu.
Mehmet Yolyapar, ırmakların debisinin düştüğünü, baraj ve göllerin kuruduğunu, örneğin Burdur’dan geçerken o devasa gölün kuruduğunu görmekten büyük acı duyduğunu, küresel iklim krizinin bütün çıplaklığıyla kendisini hissettirdiğini anlatarak özetle şunları söyledi:
“Geçtiğimiz kış mevsiminde Çorum’a kar yağmadı. Bunun sonucu olarak, yeraltı suları ve barajlarda depolanan su miktarı azaldı. Umudumuz bu kış ve önümüzdeki bahar mevsiminde Çorum’un yeterli yağış alması ve su sorununun giderek daha fazla krize dönüşmemesi. Ama, Çorum’un eski milletvekili, sevgili kardeşim Adnan Türkoğlu’nun dediğine geldiğimizi düşünüyorum. O, yıllardan beri Kızılırmak’tan su getirmemiz gerektiğini söyler dururdu. Bu doğrultuda fikir egzersizlerine başlama zamanı geldi de geçiyor.
Su sorunu gündeme geldiğinde dilimden düşürmediğim bir cümle var: İçmesuyu projelerinin ardı arkası kesilmemeli, bir proje hayata geçtiğinde, hemen yeni bir projenin hazırlığına girişilmeli.
Daha ileride, ülke olarak deniz suyunu arıtıp kullanma suyu temin etmekten başka çıkar yolumuzun kalmayacağını düşünüyorum. Elbette çok pahalı, ama çare yok. İsrail nasıl deniz suyunu arıtarak çölü yemyeşil yaptıysa, biz de bu son çareye başvuracağız. Suyun petrol kadar kıymetli olacağı günler geliyor. Belki de yurdumuz içmesuyu boru hatları ile dolacak.
Hiç kuşku yok ki, tarımsal sulamada veya şehir içmesuyu şebekelerinde kayıp-kaçakları önlemek çok önemli. Belki bunlardan daha önemlisi, bireysel su kullanımında gereksiz harcamalardan kaçınmak. Maliyeti en ucuz su, tasarruf edilen sudur.
Bu bilinçle hareket etmezsek, gelecek kuşaklara, torunlarımıza ihanet ediyoruz demektir.”
(Mehmet Yolyapar’ın Çorum Güncesi’ndeki diğer değerlendirmelerini de daha sonra vereceğiz.)