Pazar günü, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümüdür.
Dünya üzerindeki milletler, çeşitli yöntemlerle idare edilmektedirler. Tüm yönetim sistemleri içerisinde en gelişmiş olanı ise; ekonomik, sosyal, kültürel, bölüşüm ve paylaşım, demokratik hak ve hürriyetleri içeren ve ilkeleri uygulanmak şartı ile en iyi yönetim şekli Cumhuriyettir.
Onun için, devletimizin banisi Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de; “Cumhuriyet fazilettir, yani en üstün yönetim şeklidir” demiştir ve 29 Ekim 1923’te Kurtuluş Savaşımızın sonunda yüzbinlerce şehidimizin, milyonlarca askerimizin, gazilerimizin canları ve kanları akıtılarak düşmanların işgalinden kurtarılan bu aziz vatanın ve yüce milletimizin idare şekli olan Cumhuriyeti kurmuştur. Cumhuriyet, demokrasi temeline dayanan, insan onurunu koruyan, eşitlik, adalet, hakça paylaşımı esas alan bir idare şeklidir.
*
Bugün dünyanın en modern ve demokratik olan batılı ülkeler bu günkü demokrasilerini kolayca elde etmemişlerdir. Çok büyük mücadeleler, savaşlar sonunda baskıcı kralların zulmünden kurtulmuş, 1789 Fransız ihtilali ile Cumhuriyet idaresine geçilmiştir.
Cumhur, kamuoyu, yani milletin tamamıdır. Kendilerini yöneteceklerin halk tarafından bizzat seçilmeleridir. Bu yönetim şekli İslam’a uygun bir yönetimdir. Dinimiz insanın yaratılış -fıtratına- en uygun olarak ortaya koyduğu değerleri aklın, mantığın ön plana alındığı, aklın, canın, malın, özellikle ayırımsız, insan olarak, köle ne ise kral, kral ne ise köle aynı ihtiyaçlara sahiptirler. Yani insan olarak eşittir. Dünya nimetlerinden yararlanmalarında aralarında hiçbir ayrıcalık farkı yoktur. Bu İslam’ın özüdür. İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittirler. Ahlaki yönden R.SAV. komşusu aç iken tok yatan bizden değildir. Hz. Ömer R.A. o zaman 10 bin nüfuslu Medine’de memurları vasıtası ile mahalleleri dolaştırır. Aç kimse kalmadığı kendisine bildirilmeden o akşam yemeğini yemezdi. İşte Cumhuriyet, işte demokrasi budur. Kur’an’ın emri, sünnetin tatbiki yapılırsa özellikle adaletle yönetilirse neticede halkın mutluluğu sağlanıyorsa yönetimin adı önemli değildir. Yani insan önemlidir.
*
İslamiyet yönetime şur’a Cumhura -halka- danışılma esasını getirmiştir ki bunun adı bugün Cumhuriyettir. İşte belgesi: Ali İmran suresi 159. ayeti; Şura: Danışma esasını getirmiştir. Toplumun hangi yönetimi ve yöneticiyi seçecekleri halkın Cumhurun oyuna bırakılmıştır ki, “Ey Muhammed SAV. Dünya işlerinde onlarla (halkınla-insanlarla) görüş, danış, sonra karar ver. Azmet, kararından dönme. Allah’a dayan, Allah’a güven ona tevekkül et. Kararını uygula. Sebebine sarıl, neticesini Allah’a bırak” buyurmak suretiyle yönetimde bugün adına demokrasi, cumhuriyet denen rejimi anlatmıştır.
*
Görüldüğü gibi Cumhuriyet, İslamiyete uygun bir yönetim şeklidir. Çünkü, Din insanın hür iradesine dayanır. Demokrasi, Cumhuriyet de öyledir. Bunun içindir ki, İslamiyette yönetimin babadan oğula geçmesi değil, liyakat ve adalet esastır. Liyakatın ehliyetin yanında adalet şarttır. Hz. Ömer’in yönetimi gibi.
Peki, İslam tarihinde yönetimde Cumhurun oyu ile işbaşına gelme uygulanmış mıdır? Hayır. 4 Halifeden sonra gelenler Emevilerden itibaren hilafet padişahlığa dönüşmüştür. İslam devletleri İslami esaslara uyarak yaşadıkları devleti, hak ve adalet üzere yönettikleri zamanlar hep yücelmişler, İslam’ın adaletinden saptıklarında hep zayıflamış, iç çekişmelere düşmüş ve gerilemişlerdir. İslamiyette esas olan halkın mutluluğu, huzuru, güveni ve emniyetinin sağlanmasıdır.
*
Hangi yönetim ve yönetici olursa olsun, eşitliğe, barışa, kardeşliğe, yani gerçek adalete dayanmıyor. Adalet sadece kağıt üzerinde kalıyorsa yönetimin, rejimin adı ne olursa olsun bir faydası yoktur. Yani, makine ne kadar güçlü olursa olsun, onu kullanan insandır. Türk milletinin binlerce yıl devlet yönetimi deneyimi vardır. Bugünkü en son Türk devleti büyük mücadeleler, can ve kan üzerine kurulmuştur. 100 yıldır da devam etmektedir ve inşallah daha nice yüzyıllar devam edecektir.
Devletimizin bani ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyetimizi Türk gençliğine emanet etmiştir. “Ey Türk gençliği, birinci vazifen Türk istiklalini ve cumhuriyetini korumaktır. Bu azim ve irade kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Bu vesile ile Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümü kutlu olsun. Bu hususta emeği geçenlere, şehitlerimize, gazilerimize, kahraman ordumuza minnet ve şükranlarımızı sunarız.
Allah milletimize, devletimize, idarecilerimize zeval vermesin. Amin.