Sendikacılık konusundaki görüşlerimi yıllardır söylüyorum, yazıyorum. Ülkemizde, “verimlilik” kaygısı taşımadan yalnızca “ücret sendikacılığı” yapan, onda da zoru görünce hemen “sarı” renge bürünen “sözde sendikacılık” nedeniyle sendikalaşmanın kamu dışında kök salamadığını açık açık ifade ediyorum.

Bu görüşlerim, kendi gerçeğimle, yani hem emekçi, hem de emekten yana olmamla asla çelişmiyor. Çünkü, söğüt gölgesinde yan gelip yatarak yaşamak, hem de iyi, konforlu bir yaşam talep etmek, kısaca “az üretip çok istemek” tek kelimeyle “şarklılık”tır. Bizim içselleştirdiğimiz Atatürk devrimciliği de, Atatürk milliyetçiliği de, vatanseverlik de bu değildir.

Mesleki bakımdan da böylesine “köşeli” düşünüyorum. Gerçek manada gazetecilik yapmayan, “gazeteciyim” diye tafra satmasın! Hele hele, “demokrasi”, “basın özgürlüğü”, “halkın haber alma hakkı” gibi değerler adına ortaya konulan kamusal ve toplumsal kaynakları hiç kimse, hak etmeden “cebellezi” etmesin! Devlet de, toplum da, şantaj gazeteciliğine, asparagasa, sansasyona prim vermesin ya da korkup sinmesin!

Efendim basın özgürlüğü, efendim çok seslilik…Tamam da, gazeteden başka her şeye benzeyen varakparelerle, insanları aldatmaktan, merak ve duygularını istismar etmekten başka bir şey yapmayan internet siteleri ile hangi basın özgürlüğü, hangi çok seslilik? Konulmuş kuralların alavere-dalavere ile aşılması, yaptırımlar söz konusu olduğunda da “gazeteme dokunma” veya “internet sitemi rahat bırak” gibi masumiyet kisvesine bürünmüş siyasi baskılara tevessül edilmesi, samimiyetsizlik, menfaatperestlik değil de nedir?

Gazetelere, radyo ve televizyonlara, internet haber sitelerine “içerik” nedeniyle, açık ifadesiyle “muhalif” duruşlarından dolayı yaptırımlar uygulanması, elbette evrensel demokrasiye de, hukuka da, basın özgürlüğüne de aykırıdır. Ama, yükümlülüklerini yerine getirmeyen “niteliksiz” yayınların, adalet ilkelerini çiğneyerek “beni de böyle idare edin” deme haklarını hangi vicdan kabul eder?

Yıllardır bu türden yüzlerce yazı yazdım. Yazmaya devam edeceğim. Şimdi ben, iyilerle kötüler ayıklansın dediğim için “meslektaşlarına karşı tavır almış” bir gazeteci gibi mi değerlendirileceğim? Ne münasebet!

Gerçek bir adalet savaşçısıyım ben.

Biraz da toplum dik durabilse diyorum sadece…

Mehmet YOLYAPAR

Muhabir: NURDAN AKBAŞ