Sempozyum, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un ve kültür sanat dünyasından birçok ismin katılımıyla Rixos Tersane İstanbul'da gerçekleştirildi.
Program kapsamında 88 yaşındaki fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar'ın Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi fotoğraflarından oluşan sergi de katılımcıların beğenisine sunuldu.
Açılışta konuşan Keribar, "Bir Keribar Fotoğrafı" belgeselinin yapımına destek veren herkese ve eşine teşekkür ederek, Ayasofya fotoğraflarından oluşan sergisinin aynısının Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi'nde de açıldığını söyledi.
Keribar, fotoğraf sanatının kendisi için sadece bir meslek olmadığını belirterek, "Fotoğraf sanatını, hayata dair duygularımı, düşüncelerimi ve gözlemlerimi ifade etmenin en güçlü yolu olarak düşünüyorum." dedi.
Yaşamı boyunca dünyayı farklı bir gözle görmeye çalıştığını dile getiren sanatçı, fotoğraflarda Allah'ın güzelliklerini, hayatın karmaşasını, insanoğlunun derinliklerini yakalamaya gayret ettiğini anlattı.
Sempozyumun ilk oturumu "Fotoğrafçılığın Dünü, Bugünü ve Yarını" başlığıyla, İletişim Başkanlığı Süreli ve Süresiz Yayınlar Koordinatörü Hilal Turan'ın moderatörlüğünde yapıldı.
Oturumda konuşan foto muhabiri ve belgesel yapımcısı Coşkun Aral, fotoğrafın icadından çok kısa bir süre sonra Türk fotoğrafçılarının Osmanlı coğrafyasında bir yol öyküsü yaptıklarını belirterek, "Malta'dan başlayıp Filistin'e, Mısır'a, oradan Anadolu topraklarına uzanan bir yolculuk bu. O dönemde çok güzel portreler çekmişler. Bahsettiğim yıllar 1840'lar, 1850'ler." diye konuştu.
Aral, Kırım Savaşı sırasında ilk kez cepheye fotoğraf makinesinin götürüldüğüne işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Birinci Dünya Savaşı, yine fotoğrafın olduğu bir dönem ama foto muhabirliğinde dünyanın karanlık yüzü olarak tanımladığımız travmaların, toplumsal acıların, insanoğlunun içine düştüğü o vahşi ortamların fotoğraflanmasının en iyi olduğu dönem 2. Dünya Savaşı. Çok farklı cephelerde, teknolojinin getirdiği imkanlarla, daha kolay taşınabilir makinelerle acıya tanık olmuşlar. İnsanın içine düştüğü korkunç durumu bilmeyenlere aktarma misyonunu yüklenmişler. O dönemdeki fotoğrafların etkisi önemli."
Filmlerden öte yaşananları anlatmada fotoğrafın gücünün daha etkileyici olduğunu söyleyen Aral, Vietnam Savaşı'ndan sonra İran-Irak Savaşı sırasında foto muhabirliğine başladığını anlattı.
Aral, 1981'de Kuzey İrlanda'da, 1982'de Lübnan'da bugün Filistin'de yaşanan acı olayların benzerlerini fotoğrafladığını dile getirerek, Gazze'de yaşanan soykırımın da en iyi şekilde fotoğraflarla dünyaya duyurulabileceği görüşünü paylaştı.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı da 1968'den beri Eczacıbaşı bünyesinde her yıl fotoğraf yıllıkları yayımladıklarını belirterek, fotoğraf tutkusunun öğrencilik yıllarında başladığını ve hobi olarak fotoğraf çektiğini söyledi.
Kendisini sokak fotoğrafçısı olarak tanımlayan Eczacıbaşı, fotoğrafın bir hikaye anlatmasının gerektiği görüşünü paylaştı.
Eczacıbaşı, dijital makinelerle çekilen fotoğrafların kimseyi başarılı yapamayacağına dikkati çekerek, "Dijital fotoğraf, görüntü kayıt etmeyi kolaylaştırır, fotoğraf çekmeyi kolaylaştırmaz. Görüntü kaydetmekte fevkalade cihazlar geliştirildi ama dijital görüntünün fotoğraf olabilmesi için bazı özellikler gerekli. İçerik, kompozisyon, ışık, renk vesaire birçok konusu var. Bunların mutlaka öğrenilmesi gerekiyor. Dolayısıyla dijital teknolojiye güvenerek fotoğrafçılık yapılmaması lazım." değerlendirmesinde bulundu.
İlk oturumda ayrıca Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Ozan Bilgiseren ile Anadolu Ajansı (AA) foto muhabiri Özge Elif Kızıl konuşma yaptı.
Sempozyumun "İnsani Krizlerin Objektife Yansıması" başlıklı 2. oturumunda da İletişim Başkanlığı Kurumsal İletişim Koordinatörü Sümeyra Değirmenci'nin moderatörlüğünde, Cumhurbaşkanlığı Foto Film Şube Müdürü Murat Çetinmühürdar, foto muhabiri Belal Khaled, Wolfgang Schwan ile Aytuğ Cem Sancar deneyimlerini katılımcılara aktardı.