YÜREKLERDE BUZ TUTAN KIŞ SARIKAMIŞ -2-

Abone Ol

Sarıkamış’a sağ ulaşan askerlerimizse, Ocak 1915’te Ruslara tutsak düşerler. Süleyman dedem de Sarıkamış’ta şehit olur.

Sağ ve yaralı olarak tutsak düşen askerlerimizse Arif dedem de içlerinde olmak üzere, trenlerin hayvan vagonlarına doldurulup Sibirya’ya sürgüne gönderilirler.

Bu yolculukta büyük dramlar yaşanır. Aç ve susuzdurlar. Bitlerin oluşturduğu tifüs hastalığı yaygındır. Yaşayanlar için bu yolculuğun sonu belirsizdir. Tutsakların yarısı bu yolculukta ölür. Gelecek için umutlar tükeniktir. Günler, aylar süren bu yolculukta umudunu yitirmeyen belki de tek kişi, lider konumundaki dedem Arif Çavuş’tur. 

Sarıkamış’tan hareket eden Tren, haftalar sonra Kars, Tiflis, Bakü, Mahaçkale, Rostov, Kazan, Çelyabinsk, Omsk, Novosibirsk, Tomsk, Krosnoyarsk, İrkutsk kentlerinden ve Baykal gölü kıyısından geçip Sibirya’da Tavriye Tutsak Kampına varır.

Sürgün yıllarında, Rusların tutsaklara uyguladıkları insanlık dışı yok etme politikaları nedeniyle, ölen onbinlerce tutsak Türk’ün içinde az sayıda sağ kalanlardan birisi de Arif dedemdir. 

1917 yılındaki “Ekim Devrimi”yle Rusya’da büyük bir kargaşa yaşanır. Çarlık yönetimi yıkılır. O kargaşa içinde de tutsaklar için tutsak kamplarından geriye dönüşler başlar. Yine trenlerle haftalar süren yolculuk sonrasında sağ kalan tutsaklar,  Volga Nehri kıyısındaki Kazan kentine getirilirler. 

(*)1 “Sibirya steplerinden sonra geldikleri yer cennet gibidir. Rejim değişikliği tüm havayı yumuşatmış özgürlüğün yolu görünmüştür! 

Artık etrafta serbestçe gezinmelerine bile izin verilmektedir…

Bir gün, Arif Çavuş’un söğüt dallarıyla yaptığı sepetler, güzeller güzeli Rus kızı Şura’nın dikkatini çeker…

Olanlar olmuş bu ateş çemberi içinde; tutsak Arif Çavuş ile Rus Kızı Şura arasında önlenemez bir duygu doğmuştur…

Durum; her türlü olumsuzluğa karşın, ‘yaşam varsa aşk ve sevgi de vardır tezini doğrular niteliktedir! Şura, _Rus kızlarının şaşırtıcı serbest hallerini, çekici güzelliklerini taşımaktadır!

Ayrılacaklarını bile bile buluşmalar başlamıştır…“

3 Mart 1918’de imzalanan Birest-Litovsk Barış Antlaşması ile tutsakların karşılıklı olarak bırakılmaları kararlaştırılır.

(*)2 “Özgürlüğe giden yolun başlangıcında yaşanan coşku ve heyecanın doruk noktasına ulaştırdığı kişiler arasında Arif Çavuş da vardır. Giderkenki kılavuzluğu, dönerken de aynı düzeyde sürer. Onun ve beraberindeki arkadaşlarının arkada bıraktığı acı, gözyaşı, ölüm, kan, soğuk, esaret sevinçlerini büyük ölçüde azaltır. Dönüşte yardım gördükleri topluluklar, bireysel ilgiler, yiyecek ve giyecek konusundaki destekler, onları az çok ayakta tutar. Hepsi bıraktıkları yakınlarına kavuşmanın büyük heyecanı içinde bitip tükenmez günlerin arifesinde yol alırlar.”

Tutsak Türk subayları, Moskova Büyükelçisi Remzi Paşa’yla görüşerek ülkeye dönüş işlemlerini başlatırlar. 

(SÜRECEK)