YÖREM - III - HATTİ-HİTİT KÖYÜ-3

Abone Ol

Hâlâ bu civardaki tarlalardan çanak, çömlek kırıkları çıkar. En üstte Roma kalıntıları olduğunu gösteren bulgulara ulaşılmıştır.  Üstünde haç kabartmalı mezar taşları bulunduğunu duyduğum taşlar bulunmuştu. Nereye gittiğini bilmiyorum, umarım müzeye teslim edilmiştir. Buranın da define avcılarının hedefi olduğu çocukluğumuzdan beri duyulur. Eskiyapar içinde bir müze olduğunu, burada Hitit-Hatti yapıtlarının sergilendiğini çoğu kişi bilmez. Ankara, Kırıkkale, Bali Şeyh (yöresel telaffuzla Balışıh), Delice, Sungurlu, Alaca hattından Zile ve Tokat’a gelip giden yolcuların bu tarihi yerlerden haberlerinin olmadığını düşünüyorum. Hem biraz ilgisizlik, hem de tarih bilincimizin gelişmemiş olmasıdır nedeni. Yolcu otobüsleri mola dahi vermiyorlar. İlgili yabancı gezginler Kültür ve Turizm Bakanlığının dağıttığı el kitapçıklarından edindikleri bilgilerle ziyarete geliyor, yerli gezgine pek rastlamıyoruz.

Alacahöyük-Karamahmut arasındaki barajın etrafına Devlet Su İşleri tarafından Hitit Köyü kurulması planlandı ve binalar inşa edildi. Her nedense, henüz ince işleri başlamadan yarım bırakıldı. Bir açıklama da yapılmadı. Görünmez bir el yöreme uzanan güzelliği dalından kopardı. Biz yine öteki yakanın köyü konumunda kaldık. Baraj çevresinde kamulaştırılan 80 – 100 dönüm kadar arazi ve bu alana kurulması tasarlanan binalar, kapıları ve pencereleri takıldıktan sonra, çürümeye terk edildi. Camlarının kırılıp parçalanmış olması, kapıların sökülüp ortadan kaybolmuş olması, duvarların yer yer yıkılmaya yüz tutmuş olması başlamış bir işin harabeye döndüğü izlenimi bırakıyor insana. Üzülmemek elde değil! Ötekileştirme bırakılmalı, bu nadir tarihi yer olabildiğinden daha çok bakım görmeli ve düşünülen yeniliklere devam edilmeli. Bunca turisti/gezgini ağırlayan yörem daha yaygın bir gezgin çekim merkezi olmalı.

Burada Hatti-Hitit savaşçılara ok, mızrak, savaş başlıkları, savaş arabaları için tekerleklerine takılan iki tarafı da keskin uzun bıçaklar üreten tarihi bir işliğin kalıntıları da bulunmuştu. O nedenle Hitit Köyü kurulması bu alanda tasarlandı. Barajı seyreden bir Hitit Evi de düşünülmüş, konaklamak isteyen ziyaretçiler için. Tamamlansaydı mükemmel bir hizmet olurdu yöreme, turistler kalacak bir yer bulurdu. Hititler döneminde bu işliklerin kullanıldığı ortaya çıkarıldı. Bu Hitit Köyü’nün bölgeye ziyareti arttıracağını, turistik hareketi hızlandıracağını düşünüyorum. Yararlı olacaktır. Eğer bitirilemezse ve yasal çerçevesi uygunsa, inşaat yöre halkına bırakılmalı, imeceyle tamamlanıp işletilerek yöreye katkı sunması düşünülmeli. Buralarda gelen ziyaretçilerin kalabilecekleri bir otel yok. Bildiğim kadarıyla heykel döküm ve taş oyma ustası Hasan Kaplan’ın pansiyon olarak işlettiği birkaç odalık konaklama evi var. Hasan Kaplan’ın yeri müzenin karşısında Arinna Cafe.  Pansiyon yukarıda, tepenin üzerinde. Hasan Kaplan küçük işletmesinde Hitit buluntuları arasındaki birçok arkeolojik değerin örneklerini döküm olarak işler, turistlere sunar. Burada sıcak aile ortamında kahvaltı ve yemek verilir, gecelemek isteyenlere oda sağlanır. Bunun dışında en yakın otel Alaca, Sungurlu veya Çorum’dadır, her biri 30-35 dakikalık mesafede.

İki dönem belediye başkanlığı yapan Hüseyin Saykan’dan sonra Rıza Bek başkan seçildi. İktidar belediyeliği kapatıncaya ve bu değerli tarihsel yöreyi tekrar köy statüsüne düşürünceye kadar başkanlık görevini üstlendi. Rıza Bek’in çabasıyla hem kültürel etkinlik mekanı hem de belediye hizmet binası olarak kullanılan betonarme yapı ne yazık ki çürümeye terk edildi. Buna siyasi iktidarın Alacahöyük halkına gazabı da denebilir. Umarım kısa zamanda bu hatadan dönülür ve Alacahöyük ve çevresi dünyada görülmesi gereken ören yerleri arasında yerini alır. Bu kez çok daha düzenli, temiz, yaşanılır bir belde ve belediyelik olarak. Bazı belediyelerin kapatılması düşünüldüğünde tarihi yörelerin belediyelik olarak kalması düşünülemez miydi? Bu tarihi ören yerlerinin turizme katkısı hesap edilmeliydi ve özenli davranılmalıydı.

(SÜRECEK)