Bir sendika başkanının sosyal medyada paylaştığı ve tüm yöneticileri hedef alan “yönetici misiniz sendikacı mı?” başlıklı bir hezeyanı ile karşı karşıya kaldıklarını kaydeden Saatcı, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları dile getirdi:
“Suskunluğumuz asaletimizdendir. Yoksa her lafa verilecek bir cevabımız değil, birden çok cevabımız vardır elbet. Ancak lafa ve söyleyene bakınca güler geçeriz. Malum-Sen'i yakinen çok iyi tanıyan biri olarak söylemek isterim ki, Malum-Sen'in bu ve benzeri hezeyanları ne ilk ne de son olacaktır. Sağlık idarecilerini tarafsız olmamakla itham etmek, daha önceki bir haberlerinde ise sağlık idaresinin sağlıklı olmadığını söylemek, sağlık yöneticilerinin liyakat ve ehliyetini sorgulamak, yöneticileri, yöneticilik yapmamakla, sendikacı gibi davranmakla itham etmek konusunda en son sözü söyleyecek sendikanın kendileri olduğunu, bu nokta da hiç bir sendikanın ellerine su dökemeyeceğini, hem kendileri hem de cümle alem çok iyi bilir. Biz ise bunları biliyoruz, unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.”
“TARAFSIZ İNSAN YOKTUR”
“Tarafsız insan yoktur. Her insanın (tarafsızım diyen bir insanın bile) mutlaka tarafı vardır ve olmalıdır. Yöneticilikte esas olan adil olmaktır. Yönetici görevinde adaletten, haktan, hukuktan, eşitlikten ayrılmadığı sürece düşünce bazında taraf olabilir. Sağlık yöneticilerinin tarafsızlığının sorgulanması Malum-Sen'in ruhsal durumunun göstergesidir.
Sendikacılık, çalışanların haklarını koruma ve geliştirme amacıyla var olan, demokrasinin ve iş barışının temel unsurlarından biridir. Ancak son dönemde bazı örneklerde görüldüğü üzere, bu kutsal görevin özünden saparak bireysel çıkarların aracı haline getirilmesi endişe verici bir hal almıştır. En dikkat çeken örnekler ise sağlık sektöründe yaşanmakta, kamu hastanelerinde bazı sendika temsilcilerinin, yöneticilere karşı yürüttüğü itibarsızlaştırma kampanyaları toplumsal vicdanı yaralamaktadır.
Bazı sendika mensuplarının, sözde çalışan haklarını koruma bahanesiyle hastane yöneticilerine yönelik baskı kurduğu, onları görevlerinden uzaklaştırmak için asılsız iddialar ve iftiralarla itibarsızlaştırma çabasına girdiği gözlemlenmektedir. Bu durum, sadece kurum içi işleyişi değil, kamu hizmetlerinin kalitesini de doğrudan etkilemektedir.
Özellikle belirli sendikal grupların, kendi siyasi ya da kişisel hedefleri doğrultusunda sağlık yöneticilerini hedef aldığı; onları "görevini kötüye kullanmakla", "çalışanlara mobbing uygulamakla" ve hatta "sendikal baskı yoluyla istifa ettirmekle" suçladığına dair vakalar artmaktadır. Oysa bu suçlamaların pek çoğunun somut delillere değil, dedikodulara, kişisel husumetlere ya da sendikal rekabetin körüklediği hırs ve intikam duygularına dayandığı görülmektedir.
Bu tip iftiralar yalnızca hedef alınan yöneticilerin kariyerini ve itibarını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda sağlık çalışanlarının motivasyonunu, kurumsal güven ortamını ve hastaların hizmet kalitesini de tehdit eder. Kurumlar arasında huzursuzluk tohumları ekilirken, asıl zararı toplum görmekte, halkın sağlık hizmetine erişimi sekteye uğramaktadır.
Elbette ki gerçek anlamda bir haksızlık ya da suiistimal varsa, bunun yasal merciler aracılığıyla araştırılması ve gerekenin yapılması önemlidir. Ancak somut delilden yoksun, maksatlı iddialarla hareket eden kişilerin, "sendikacılık" kisvesi altında iftira ve karalama kampanyası yürütmesi, hem etik dışı hem de hukuk dışıdır.
Bu noktada, gerek yöneticilerin gerekse sendikaların ortak bir sorumluluğu vardır: Kurumsal işleyişin şeffaf, adil ve diyalog temelli şekilde yürütülmesini sağlamak. Sağlık gibi hayati bir alanda, kişisel hesaplaşmalara değil; iş birliği, anlayış ve kamu yararı esaslı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Sağlıkta yöneticilerin sağlıklı seçilip seçilmedikleri, tarafsızlıkları, liyakat ve ehliyet sahip olup olmadıklarını belirleyen tescil hakkı Malum-Sen de midir? Yöneticilikte liyakat ve ehliyetin kalibrasyonu Malum-Sen tarafından mı yapılmaktadır. Yöneticileri tarafsızlıkla itham etmek ne kadar etik ve ahlakidir. Tarafsızlığı, liyakat ve ehliyeti sorgulanan yöneticilerin yüzlerine nasıl bakmayı, ziyaret etmeyi düşünüyorlar acaba?”