YİNE BİR ÖĞRETMENLER GÜNÜ
"Öğretmenler Günü" kutlanacak. Törenler yapılacak. Öğretmenlere "canım öğretmenim" denilecek. "En kutsal meslektir" de denilecek. "Elleri öpülecek kişiler" bile denilecek.
Kısacası, gereken "yağlama-yıkama" yapılacak!
Yani bugün, öğretmenlerin yılda bir yapılan bakım günü olacak!
Ne eğitim öğretim sorunları konuşulacak. Ne özlük sorunları konuşulacak.
Ne laik eğitimin karşılaştığı sorunlar ve ne de alt yapı sorunları konuşulacak.
Oysaki hassasiyetin yükseldiği böyle bir gün, yukarıdaki sorunların masaya yatırılıp bir muhasebesinin yapıldığı gün olmalıdır.
* * *
Peki, bu öğretmenler günü nereden çıktı?
Bizde iki "öğretmenler günü" vardır.
Biri 5 Ekim'de, "Dünya Öğretmenler Günü"dür. UNESCO tarafından kabul edilip 1996'dan bu yana 100’den fazla ülkede kutlanır.
Diğeri 24 Kasım'da, yalnız Türkiye'ye özgü bir 12 Eylül ürünü olan "Öğretmenler Günü"dür.
12 Eylül darbecileri, öğretmenler üzerinde önce büyük bir terör estirmişti. Dernekleri kapatılmış, binalarına el konulmuştu. Binlerce öğretmen mesleğinden edilmişti.
Binlerce öğretmen cezaevlerine doldurulmuş, işkenceden geçirilmişti. Hayatını kaybedenler de olmuştu.
İşte böyle bir dönemde, 1981 yılında 24 Kasım günü "Öğretmenler Günü" olarak ilan edilmişti.
Amacı, öğretmenleri darbeyle barıştırmak, 12 Eylül felsefesini öğretmen ve eğitim camiası üzerinden kabul ettirmek ve bir meşruiyet kazanmaktı.
* * *
Elbette ki, 24 Kasım' m bir özelliği vardı:
1928 de yapılan "Harf Devrimi"nin ardından "Millet Mektepleri"nin açıldığı ve Atatürk'ün "Başöğretmen" kabul edildiği gün idi.
Öncelikli hedefi, harf devrimi ile Türk halkının okur-yazar hale getirilmesiydi.
Ancak 24 Kasım'ın asıl amacı, yalnız okur-yazarlık değildi. Özellikle Arap kültüründen kurtulmanın, Anadolu'da toplu bir aydınlanmanın başlangıcı olmasıydı.
Ne yazık ki; "Öğretmenler Günü"nün, öğretmenleri cezaevlerine dolduran bir zihniyet tarafından getirilir oluşu, öğretmen kitlesinin içine sinmemiştir.
Büyük baskılarla sindirilmiş öğretmen kitlesi, istemese de yıllarca burukluk içinde bu törenlere katılmıştır.
* * *
Ama böyle de olsa Öğretmenler Günü;
Yalnız hediye alma-verme ve yönetenlerin yağlama-yıkama günü olarak değil, bir eğitim muhasebesi yapma ve hesap sorma günü olabilir, olmalıdır.
-Bilginin satın alındığı, okulların diploma veren notere dönüştürüldüğü sorulmalı ye sorgulanmalıdır.
-Eğitim kurumlarının ticari bir sektöre dönüştüğü, eğitimin bir meta yapıldığı sorulmalı ve de sorgulanmalıdır.
-Grev hakkı olmayan bir sendikamn; öğretmen haklarını koruyacak, eğitim sorunlarına sahip çıkacak bir gücünün olamayacağı ve de olmadığı sorgulanmalıdır.
* * *
Görünen o ki, bugün eğitimde hem bir geriye dönüş hem de büyük ölçüde bir kadrolaşma tehlikesi vardır.
Bu nedenle;
-Cumhuriyetin kuruluşunun 91'inci yılında; ilköğretim ve ortaöğretimde de türban ya da giyimin tartışılır oluşu, vahim bir geri dönüşün işareti olarak sorgulanmalıdır.
-Özellikle ilericilik-gericilik kavgasının kız öğrenciler üzerinden yapılması...
-Yani siyasetin, kız öğrencilerimizi siyasi bir meta olarak kullanması sorgulanmalıdır.
-Daha da önemlisi, laik eğitimden uzaklaşılır oluş görülmeli ve sorgulanmalıdır.
-Ve de artık yöneticisini kendi seçen bir üniversite, yöneticisini kendi seçen bir lise, yöneticisini kendi seçen bir ilkokul, bir ortaokul olmasının gerekliliği sorgulanmalıdır.
* * *
Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız tüm sorunlar için, tüm eğitim camiasının düşünce farkı gözetmeksizin ortak bir tavır geliştirmesi de sorgulanmalıdır.
İşte bu dileklerle, tüm öğretmenlerimizin ve eğitim camiasının "Öğretmenler Günü" kutlu olsun.