Seydi Koparan, Almanya’nın Köln kentinde 20 yılı aşkın süredir avukatlık yapan bir hemşehrimiz. Baklan Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Baklan’ın damadı. 2000’li yıllarda iki Köln seyahatimizde yakından tanıma fırsatı bulmuştum. Dolu dolu, çok değerli bir kardeşim.
Önceki akşam birlikte yemek yedik, ertesi sabah da değerli dost Selahattin Toprakçı ile birlikte gazeteye ziyaretime geldiler. Almanya ile ilgili bilmediğim bazı şeyleri Seydi kardeşimden öğrendim. “Pandemiden bu yana Almanya’da hayatın yavaşladığı” bilgisi bunların başında geliyor.
Seydi Koparan diyor ki: “Pandemi süreci, makina gibi işleyen Alman bürokrasisinde ve iş hayatında rehavete yolaçtı. Eskiden anında yapılan işler, bizim ülkemizdeki gibi zamana yayılmaya başladı. Bir çeşit ‘bugün git yarın gel’…Home ofis çalışma çok yaygınlaştı, muhatap bulamıyorsunuz. İnsanların geçim koşulları da bir miktar ağırlaştı. Ukrayna savaşını finanse etmesi nedeniyle Almanya’nın yükü azımsanamayacak kadar artmış durumda.”
Seydi Koparan, bu gelişinde Türkiye’yi, aradaki gelir uçurumuna rağmen Almanya’dan daha pahalı bulduğunu da sözlerine ekliyor.
Ali Evlüce’yi Çorum’da hemen herkes bilir. Ford Bayii ve Yetkili Servisi sahibi. Bir süredir Çin’in otomotiv devi Chery’nin de bayiliğini yapıyor. Şu kısa sürede iki kez Çin’e gidip döndü. Önceki gün Ali kardeşimle de Çin üzerine konuştuk. Anlattıkları şaşkınlık verici.
“Çin’in kısa sürede aldığı mesafeyi gözlerinizle görmezseniz inanamazsınız. Amerika’da, Avrupa’da göremeyeceğiniz kentsel değişim ve dönüşüme, teknolojik yenileşmeye Çin’de tanık oluyorsunuz. Yurttaşlık bilinci fevkalâde. Trafikte kural ihlal edene, yere en küçük bir çöp atana tanık olamazsınız. İnsanlar makina gibi; herkesin tek hedefi var, işini en iyi şekilde yapmak, çalışmak ve üretmek. Herkesin de yüzü gülüyor.”
1970’lerin başlarında Güneydoğu’ya ilk kez gitmiştim, Şanlıurfa’ya…Ardından Diyarbakır’ı tanıdım. O zamanlar kaçak elektronik eşyaların satıldığı büyük büyük çarşılar vardı. Bir şey alacağı zaman insanlar, “Aman Japon malı olmasın, taklittir, ya Alman, ya İngiliz malı olsun” derlerdi. Kısa sürede bu olgu değişti, “Aman Kore malı olmasın, taklittir, ille de Japon malı olsun” denmeye başlandı…Güney Kore malları tercih edilir olduğunda ise Çin malından kaçılırdı. Şimdi Çinliler, her malın en iyisini de yapıyor, en ucuzunu da. Dünyanın en ünlü markaları da, ya Çin parçalarını kullanıyorlar, ya da Çin’de fason üretim yapıyorlar.
Almanlar, çalışkanlıkları sayesinde sanayide dünyanın en büyük markalarını yaratmışlardı. Şimdi Çinliler, çalışkanlıkları sayesinde, sanayide tüm dünyaya meydan okur hale geldiler. Biz Türkler de dünyanın en çalışkan insanları arasında sayılırdık. Ne oldu bize?