YAŞLILIK, ORSON WELLES

Abone Ol

O gençliği biliyordu, ama biz yaşlılığı bilemiyorduk o zamanlar. Genç yaşlarımızda…

Yönetmen, aktör, yazar Orson Welles, 1985’de öldü. 70 yaşındaydı…

Dünya onu özellikle “Yurttaş Kane” filmiyle tanıdı. Ve kendi sesiyle uluslararası hafızaya yerleşen “I Know What It Is To Be Young” şarkısıyla…

Öyle ki, 30 yıl önce Ferdi Özbeğen’in sesinden de dinlemiştik:

“Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum, / Fakat sen yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin / Bir gün , sen de aynı şeyleri söylüyor olacaksın

Zaman geçip gidiyor ve bu hikaye anlatılıyor…

Birçok soru sordum /Tanıştığım akıllı adamlara / Cevapları henüz kimse bulamamış

Hatırlanacak günler olacak /Gözyaşı ve kahkahalarla dolu

Yazdan sonra kış gelecek / Böylece yıllar geçecek,

Öyleyse arkadaşım, gel beraber müzik yapalım

Sen bana yenileri söylerken ben eskilerden çalacağım

Zamanla, senin gençlik günlerin geçerken

Zamanlarını seninle paylaşan birileri olacak..."

Kimse öyle tamı tamına, tarifi tarifine ihtiyarlamıyor. Kimine erken çöküyor ihtiyarlık, kimi hep çocuk. Her yaşlının içinde bir heves, bir gençlik kırıntısı, hatta bir çocuk kalıyor çünkü. / Kimi 80’inde kulağında discman’le giriyor tuvalete... Kiminin mırıltısı duyuluyor mutfaktan: “Hatırla maziyi mes’udu, sen de ben gibi yan...”

Can Yücel’in dizelerindeki gibi belki, ruhlarındaki o ikilem:

“Ruhum sıkıldıkça, ruhum / Mızrapsız bir tambur gibi /Apayrı bir hava vücudum Sarhoş bir İskele Babası kadar / Hem delikanlı, hem deliler gibi ihtiyar”

Bir yaşlının bedeninde, her yaştan bir “kendisi” gizli çünkü.

Onların yaşları, her gün karmakarışık. Onun için gözlerinden

/sözlerinden hep Orson Welles’in o cümlesi sızıyor:

“Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum, ama sen yaşlılığı bilemezsin...”

Bunları yazarken, giden tüm ihtiyarlarım hatırımda.

Genç bir özlemle, hatta bir çocuğun hasretiyle, dün gibi aklımda...

MUSİKİNİN BÜYÜSÜ

Belçikalı ünlü şarkıcı Lara Fabian’ın sevdiği erkek tarafından terk edilmesinin ardından 12 yıl boyunca ağır bir depresyon geçirdiği, 6 yıl boyunca hiç kimseyle konuşmadığı, akıl hastanesindeki doktorunun son çare olarak onu sahneye çıkardığı, doktorunun 2002 yılında düzenlenen, Lara Fabian eğer şarkıya giremez ise sevenlerinden eşlik etmelerini istediği ve Lara Fabian’ın “Je t’aime” adlı parçasına giriş yapamadığı anlarda seyircilerinin şarkıya başlamasıyla göz yaşlarına boğulduğu ileri sürülüyor.

Kurgu olduğu söylenen bu hazin öykü aylardır Facebook’ta ve WhatsApp’ta çılgınca paylaşıldığı için ben de sizlerle paylaşmak istedim.

HAYATIN İÇİNDEN

1-Asrın felaketi olarak nitelenen Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerin toplumsal hayata etkilerinin tam olarak anlamlandırılması henüz mümkün görünmüyor. Yüzyılın felaketi bölgede doğrudan 13.5 milyon ve akrabalık ilişkileriyle 30 milyon canımızı, elbette tüm Türkiye ve kültürel coğrafyamızı etkilemiştir.

2-Depremde güvendiğimiz kurumumuz Kızılay çok kötü bir sınav verdi. Deprem mağduru vatandaşlarımızın yaralarını saracağına paraları saymaya başlamış.

3-Serik lisesinden değerli öğrencim tiyatro oyuncusu Orhan Aydın Hatay depreminde sevgili kızını kaybetmiş. Telefonda karşılıklı ağlayarak Orhan’ı teselli etmeye çalıştım. Ama ne mümkün… Babası ölene öksüz, annesi ölene yetim derler ama evladı ölene hiçbir şey diyemezler, çünkü evlat acısının tarifi yoktur.

4-Biraz da güzel bir olaydan bahsedeyim. Yaklaşık 22 yıldır Ankara Etimesgut Belediyesi Eryaman Korosunu yöneten Osmancık’lı şef Bestekâr Ali Dursun Yağlı ağabeyimizin güzel adı Etimesgut’ta bir parka verilmiş. Çok mutlu oldum.

Rahmetli ÇEKVA başkanı hocamız Prof. Dr. Ahmet Samsunlu her konuşmasında “Mehmet’ciğim uzayan kol bizden olsun” derdi. Bestekâr Dursun ağabeyimi kutluyor, Ahmet Samsunlu hocamı da sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.

15 Mart 2023