Herkes yürür batıya, biz koşarız doğuya…
Rahmetli Erbakan’ın başbakanlığı döneminde de yüzümüzü hep doğuya çevirmiştik…
Az mı eleştirdik, az mı yüklendik rahmetliye…
Bugünleri düşününce nerdeyse “Haksızlık yapmışız” diyeceğiz…
Çünküüüü….
Son yıllarda aleni hale getirdik gerçek yönümüzü ve niyetimizi…
Avrupa yolculuğu tarih oldu, olacak.
Ama Doğu’daki komşularımız nerdeyse “yerleşik” haldeler…
Suriye’li sığınmacılar hariç…
En son Somali’lilerle üst derece temasları oldu sayın Cumhurbaşkanımızın…
Ve görüşmelerden sonra anladık ki Somali’ye bir yılda bir milyar dolarlık yardım yapmışız…
İyi yapmışız.
Bu eleştirilecek bir tablo değil…
“İnsani” yanı ağır basan bir yardım…
İtirazım, bu ülkede 80 bin metrekarelik alana yayılan devasa büyükelçilik binamız…
Sayın Cumhurbaşkanımız ne diyor bu “dev büyükelçilik” yapıtımız (!) için?
“Türkiye’nin dünyada en büyük elçilik binası Somali’de”
“Hayırlara vesile olsun...” demek gerekir ki bilemem.
“Ayranımız yok içmeye…” demek gelmiyor mu içinizden…
Enflasyonun tavan yaptığı, fakir-fukaranın pazar artıklarını toplamak zorunda bırakıldığı bir dönemde, kullanılamayan otoyollarla, geçilemeyen köprülerle, seyahat edilemeyen yüksek hızlı trenlerle ve sonunda “devasa büyükelçilik” binasıyla övünmek, olsa olsa bizim gibi Doğu ve Uzakdoğu’ya “yaslanmış” “ yaklaşmış” ve benimsemeye çalışan devletlerde olur.
Sayın Erdoğan’ın son 20 yıllık icraatını düşünüyorum da…
Hangi yöne gitmek istediğini tahmin etmeye gerek yok gibi geliyor bana…
İnat, inanç, ihtiras, iddia, itikat…
“Bir insanın hırsı, neden bu denli sınır tanımaz?” sorusu geliyor aklıma…