Kurtuluş Savaşı yıllarında Yozgat bölgesinde yayılan hilafet yanlısı Çapanoğlu isyanı, Alaca'yı da kapsam alanına aldı. Alaca'nın orta yerinde bir tur atılıp, cami kapısına İstanbul hükümet adına yeşil bayrak dikildi,
Mustafa Kemal'i ve Ankara'daki Meclis Hükümeti'ni destekleyenler, acımasızca cezalandırıldı. Büyük Camili köyünde Garip Bey'in konağı ateşe verildi.
Komşu köyler dağlardan, tepelerden izlediler cayır cayır yanan konağı.
Mustafa Kemal'in önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı, ardından Cumhuriyet devrimleri bu kötülüklerin üstesinden gelmeyi başardı. Anadolu insanı sevgiyle, sevinçle, mutlulukla, gönençle tanıştı.
1950'den sonra ters esmeye başladı rüzgâr. Emperyalizm; dinci, ırkçı örgütlemelerle halkın tam bağımsızlık inancını örseledi. Kendisine maşa olarak kullanabileceği Cumhuriyet düşmanı işbirlikçiler buldu. Tarlaları, bağları, bahçeleri istila eden çekirge sürüleri gibi bulduğu her karanlığa daldı irtica. 1950'den sonra birçok yerde olduğu gibi Sungurlu bölgesi de dinci tarikatların yaşam alanı oldu. 1957'de Sungurlu'ya sürgüne gönderilen komünist şair Enver Gökçe'nin yüzüne bile bakan olmadı. İş bulamadı, kendini Ankara'ya zor attı.
Bu bölgelerde dört bin, beş bin yıl öncesinde Hititler yaşıyordu.
Hititlerin başkenti Hattuşa, Sungurlu'nun hemen burnunun ucundaydı.
Kırıkkale'den çıkıp Delice'den Sungurlu'ya doğru giderken üzüm bağlarının ortasından geçiyor yol. Yakın zamana kadar Sungurlu, üzüm bağlarıyla da ünlüydü. Alaca bölgesi de öyle. Güz mevsimi Hatap boğazından Küre beline çıktığınızda, kürelerde kaynayan pekmez kokusu doldururdu ciğerlerinizi. Rakı, şarap yapılırdı, çöplüklerde deşinen tavuklar, horozlar bile sarhoş gezerdi.
10 Ağustos 2024 tarihli Çorum Haber Gazetesi'nden keyifli bir haber okuyoruz:
"Sungurlu'da şarap tanrısı 'Dionysos' kabartmalı ağırlık taşı bulundu."
Dionysos; tanrı Zeus'la ölümlü bir kadın olan Semele'nin oğlu, bağ bozumu tanrısı, şarap tanrısıdır.
Tanrı Dionysos'un heykelinin Sungurlu'da bulunması yadırganmamalı. On iki bin yıldır yaşam alanı, uygarlıkların merkezi buralar.
Sungurlu'da bulunan üzerinde tanrı Dionysos'un bulunduğu "üzüm sıkma taşı" da denilen "ağırlık taşı", üretimi simgeliyor.
Üretimin olduğu yerde bolluk bereket olur, mutluluk olur. 1950'lerden bu yana, özellikle son yirmi, otuz yıldır, üretimi değil de tüketimi önceliyoruz. Temel tüketim maddeleri bile yurt dışından alınıyor. Sungurlu, Alaca toprağında en kalitelisi yetişen nohut, mercimek Kanada'dan, Hindistan'dan getiriliyor.
Bir yol ayrımındayız.
Üzüm sıkma taşı, belli ki mihenk taşıdır.
Onu ya biz kullanacağız ya da başkaları bizi ezmek için kullanacak.