Dünkü yazımın girişinde “24 Ocak, unutulmayan iki olay hatırlatır. Biri, ülke ekonomisini ve siyasal iradeyi Batı’ya teslim eden 24 Ocak kararlarıdır. Diğeri, ünlü yazar ve gazeteci Uğur Mumcu cinayetidir” demiştim.
Bu nedenle Uğur Mumcu kimdir, bir kez daha hatırlayalım dedim.
***
Evet, Uğur Mumcu kimdir?
Kalemini satmayan, amigoluk yapmayan, köşesine sığmayan, iktidarların kimyasını sarsan bir gazeteci, bir yazar olan Uğur Mumcu kimdir?
Ve yazdıklarıyla yaşayan, sözleriyle anılan Uğur Mumcu kimdir?
Ve de “Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi” diyen…
Ve de “Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi” diyen Uğur Mumcu kimdir?
Herhalde bu cesur yüreği, ancak sözleriyle tanımak gerekir.
***
Peki, ne demişti Uğur Mumcu? Bir bakalım:
Yanar-döner kimlikler için, “Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe döner, fırıldak olurlar” demişti.
Kişiliksiz kimlikler için, “Sürekli güçlünün yanında yer almak adamı yalaka, dalkavuk yapar. Çünkü güç dengeleri sürekli değişir” demişti.
“Baskıya boyun eğmeyen, yönetimlere maşalık etmeyen, içinde insanlık onurunu bir hazine gibi saklayandır, çağlarına ve toplumlarına yakışan” demişti.
“Unutmayalım ki cesur bir kez, korkak bin kez ölür. Önemli olan, insanın böyle bir toplumda ‘mezar taşı’ gibi susmamasıdır” demişti.
Ve de şiirlerinde, müziğinde, filmlerinde insan haklarını, demokrasiyi, bağımsızlığı ilmik ilmik ören Nazım, Sabahattin Ali, Ahmet Arif, Yılmaz Güney ve Ruhi Su gibiler için, “Kimi ölüler bize ne kadar yakın, ama yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü!” demişti.
***
Ve de o:
Tam 40 yıl önceki bir yazısında, “Türk'ü Kürt'e, Kürt'ü Türk'e; Alevi'yi Sünni'ye, Sünni'yi Alevi'ye düşman eden bir siyaset izleniyor. Günümüzün uğursuz siyaseti ve kanlı stratejisi budur” sözleriyle, Türkiye'nin siyasal panoramasını çizmişti.
Ve de özellikle, “Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdır” demişti.
Ve “Ne zaman uygar olacağız bilir misiniz? Bir katil ya da kaçakçı ile bir aydın arasındaki farkı anladığımız gün!” demişti.
Ve de kendini aydın sanan aydınımsılara, siyasetçi sanan siyasetsizlere, “Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanlar” demişti.
***
Hukukta alınan yolu, “Türk vatandaşı; İsviçre hukukuna göre evlenen, Alman hukukuna göre yargılanan, İtalyan hukukuna göre cezalandırılan ve İslam hukukuna göre gömülen kişidir” sözleriyle özetlemişti.
Ve de “İnsanlara can güvenliği sağlayamamış bir düzene hukuk devleti denilemez” demişti.
Darbelerle, muhtıralarla sık sık kesintiye uğrayan demokrasiyi, “Kusura bakılmasın, bizim demokrasimiz biraz pille çalışan radyolara benziyor” diyerek tanımlamıştı.
Ve “Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri. Unutuyoruz oğulları-kızları ölen ana babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz” demişti.
Ardından da “Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur. Bu masum insanlar, Yahudi de olur, Arap da, Hıristiyan da… Ölenlerde ırk ve din ayırımı yapılmaz. Ölen insandır” sözleriyle hümanist bir çağrı yapmıştı.
Özellikle de “Bu ülkenin hiçbir zaman ‘C’ planı olmadı. Bu ülkede daima A.B.D planları devreye sokuldu” diyerek Amerika’ya teslimiyetçiliği anlatmıştı.
***
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bomba ile yaşamını yitirmişti.
Cenaze törenine, “Mollalar İran'a” sloganı damga vurmuş, İslami bir operasyon olduğu vurgulanmış, Türkiye siyaseti buna inandırılmış, fatura Amerika’nın baş düşmanı İran’a kesilmişti.
Oysaki Mumcu'nun oğlu ve de Birgün, Radikal, Cumhuriyet gazetelerinde köşe yazarlığı yapmış olan Özgür Mumcu, T24 internet haber kanalındaki bir söyleşide: “Bu cinayeti kontrgerillanın işlediğini duysam şaşırmam. PKK'nın yaptığını duysam yine şaşırmam. Ama ben bu cinayetin bir İslamcı operasyonu olduğuna inanmıyorum. İslamcıların bunu yapması için bir sebep olduğuna inanmıyorum” demişti.
Ve de bu sözlerle, Mumcu'nun yazılarında özellikle işlenen CİA-MOSSAD-Barzani işbirliği ile bölgemizdeki Amerikan projelerinin, devlet içindeki derin yapılanmaların, karanlık ilişkilerin, uyuşturucu çetelerinin gözden kaçırılmasına işaret edilmişti.
Evet, Uğur Mumcu verdiği bu kavganın bedelini hayatıyla ödemişti.
Ama o, bu ülkede bu halkın yaşayan vicdanı olmuştu.
İşte bu nedenle, bu “Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci” asla unutulmadı ve de asla unutulmayacak…