UNUTULAN ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ

Abone Ol

Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına "Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?" demiş.

"Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma." diye ilave etmiş.

Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden resmi yeniden yapmasını söylemiş.

Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.

Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.

Usta ressam şöyle demiş:

"İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.

İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi." demiş.

Bugün izlediğimiz tartışma programlarının geneline şöyle bir baktığımda tartışmacılardan çoğunluğunun eleştiri ve eleştiriyi algılama kültürünün ne yazık ki gereğince hazmedemediğini gözlemliyorum. Öyle ki, eleştirilerde zaman zaman dozun arttığı, seviyenin düştüğü durumlar olabildiği gibi, yapılan haklı ve uyarıcı eleştirilere tahammül sınırlarının giderek daraldığı ve nezaket dışı bir üslupla karşılık bulduğu hallerle sıkça karşılaşıyor ve üzülüyorum.

Hâlbuki insanlar arasında sağlıklı ve sürekli bir işbirliği, ancak açık, dürüst ve hoşgörülü bir iletişimle sağlanabilir. Bu da karşılıklı güvenle olur. Karşılıklı bilgi, duygu ve görüş alışverişi korkmadan, çekinmeden paylaşılabiliyor; insanlar fikirlerini birbirlerine rahatça aktarabiliyorlarsa, yöneticiler, yönetilenlerin eleştirilerine sabır ve hoşgörü ile karşılık verebiliyorsa o toplum geleceğe güvenle yürüyen bir toplumdur.

Çünkü eleştiri, kişisel gelişmenin ve başkalarını da geliştirmenin en etkili yolu ve yöntemidir. Karşısındakini yakmak, yıkmak, bitirmek amacıyla değil; yol göstermek, moral ve ilham vermek amacıyla yapılmalıdır. Eleştiri, dozunda ve terbiye sınırları içerisinde yapılırsa bundan memleket idaresi açısından da çok önemli faydalar hâsıl olur. Yöneticiler, yapılan bu tür eleştirilerden yararlanmasını bilirlerse hem kendileri için, hem ülke ve toplum için yararlı sonuçlar üretilebilir.

O nedenledir ki, karşılıklı suçlama, bağrışma ve çağrışma dili ile gidilecek yerin bir çıkmaz sokak olduğu unutulmamalıdır.

En güzel günler sizlerin olsun.