Can dostum, müzisyen arkadaşım Diyarbakır’lı udi Bilsay Kadıoğlu’nu kaybettik.
Bilsay Kadıoğlu, 1996 yılından beri Göztepe Evsen sokak Güneş apartmanından komşumdu.Yirmi senelik park ve spor arkadaşımı kaybetmek çok acı verdi bana.
Kadı oğluydu Bilsay Diyarbakır’dan fışkıran,
Asumanla söyleştik şarkılarla parklardan…
Nurgen, Umut, Özlem, Selin canlarıydı Bilsay’ın,
Saba’dan, Uşşak’tan nağmelerle gitti dünyadan…(Mehmet Özata)
Diyarbakır’lı Kimya öğretmeni Cevdet Kadıoğlu ve Rukiye Hanımın oğlu olan Bilsay Bey 1940 yılında babasının Ortaokul Müdürlüğü yaptığı Urfa’da doğmuş.
İlk, orta ve liseyi Diyarbakır’da okumuş. 1967 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Fiziki Coğrafya bölümünden mezun olmuş.
1969 yılında girdiği Ziraat Bankasında çalışırken, 1974 yılında aynı bankada çalışan Kars’lı Nurgen Aktaş hanımla evlenmiş.
Jeoloji Mühendisi oğlu Umut ve Çevre Mühendisi Özlem adlı iki çocuğu vardır.
Ziraat Bankasının İstanbul Kumkapı, Rami, Sivas Sanayi Çarşısı ve Bolu Gümüşova şubelerinde müdürlük yaptıktan sonra 1995 yılında emekli olmuş.
Umut beyin Selin adlı güzel kızı torun mutluluğunu tattırmıştı Bilsay beye.
Benim gibi musiki ve Galatasaray sevdalısı olduğu için Bilsay beyle çok iyi anlaşırdık. Her sabah Özgürlük Parkında fasıl şarkıları söyleyerek spor yapardık.
Her Nihavent faslına babasının çok sevdiği Muhlis Sabahattin Ezgi’nin;
Üç yıl beni sevdanın ipek saçları sardı,
Hummalı başım göğsünün üstünde yanardı.”
şarkısıyla başlar, babası Cevdet Kadıoğlu’nu rahmetle anardık.
Diyarbakırlı meşhur şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın yeğeni olan (Ziya Gökalp te, Kadıoğlu ve Tarancı sülalesinin akrabasıymış) Bilsay Bey, keman sanatçısı merhum Fikret Karahan’ın çalıştırdığı Sevgi Musiki Topluluğunda ve Hüseyin Günay üstadın çalıştırdığı Kâzım Karabekir Kültür Merkezi korosunda ud çalar, solo yapardı.
Yirmi senelik dostluğumuz olan Bilsay Beyle müşterek pek çok anımız vardır.
Yaklaşık on sene önce Bilsay Beyle 4.Levent’teki İş Bankası Kulesinde yapılan Cahit Sıtkı Tarancı’yı anma gecesine gittik. Önden ikinci sıradayız. Önümüzde Hıncal Uluç var. Perde açıldı. Sahnenin ortasında Şevval Sam, mini eteğiyle bacak bacak üstüne atmış bir sandalyede oturuyor. Yan taraftan gelen tanbur nağmeleri eşliğinde tok sesli bir Devlet tiyatrosu sanatçısı Cahit Sıtkı’nın meşhur “Dalgın Ölü” şiirini okumaya başlayınca sahnedeki mizanseni kavradık.
Dün güzel bir kadın geçti, / Kabrimin yakınından, / Doya doya seyrettim,
Gün hazinesi bacaklarını. / Gecemi altüst eden. / Söylesem inanmazsınız, Kalkıp verecek oldum, / Düşürünce mendilini, / Öldüğümü unutmuşum…
Daha sonra, Şevval Sam, Cahit Sıtkı’nın sözlerini yazdığı Münir Nurettin Selçuk’un çok sevdiğim ve beni çok etkileyen şu güzel Mahur şarkısını okudu.
Ne doğan güne hükmüm geçer, / Ne halden anlayan bulunur,
Ahhh! Aklımdan ölümüm geçer…/ Sonra bu bahçe, bu kuş, bu nur,
Ve gönül Tanrı’sına der ki, / Pervam yok verdiğin elemden,
Her mihnet kabulüm, / Yeter ki, gün eksilmesin penceremden”
Ardından, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “Haydi Abbas, vakit tamam” adlı şiiri okundu ve bizleri bir başka âleme götürdü.
Program sonrası Bilsay Beyin kız kardeşinin Delta Reklamda beraber çalıştığı Hıncal Uluç’la konuşarak, Galatasaray muhabbeti yapmıştık.
Çok iyi bir Briç oyuncusu olan Bilsay Bey KUP Briç kulûbünde briç oynar ve turnuvalara katılırdı. Bilsay Beyle haftanın bazı günlerinde evimizde fasıl yaparak hayatı demlerdik. İstanbul, Kadıköy Halis Kurtça Kültür Merkezinde 24 defa yaptığım “Şiir ve Müzik Şöleninde” uduyla ve güzel sesiyle programlarıma renk katan aziz dostum Bilsay Kadıoğlu’nu sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. Allah rahmet eylesin.
22 Şubat 2017