Önceki yazımda başkanlığını AK Parti kurucularından, eski İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay’ın yaptığı Ankara Sosyal Bilimler Vakfı’nın, “Türkiye’de Kimlikler: Din, Ekonomi, Siyaset” başlıklı 2024 değerler araştırmasının sonuçlarını istatistik bilgileri halinde yayınlamıştım. Bazı arkadaşlarım bu araştırmanın ayrıca yorumlanması gerektiğini söylemeleri üzerine bu ve bir sonraki yazıyı da bu konuya ayırmayı uygun buldum. Umarım yararlı olur.
Araştırmanın “din-ahlak-laiklik” kavramlarının işlendiği ilk bölümde ortaya çıkan net sonuç bence şu. İnsanlarımız dini konularda çok duyarlı ve %91.8 gibi çok yüksek ağırlıktaki bölümü inançlı olduğunu belirtiyor. Ayrıca, %78.6’lık bir oranla da okullarda dini eğitimin devlet tarafından verilmesi taraftarı. Yani, devletin kendini dinden soyutlayıp “ne haliniz varsa görün” demesini istemiyor, kontrollü bir yönlendirici olması taraftarı.
Bu alandaki en önemli sonuç ise, toplumun din ile ahlak kavramlarının farklı olduğu bilincinde olması. Öyle ki, dindar olmakla ahlaklı olmanın aynı şey olmayıp ayrı ayrı ele alınması gerektiğini de %67.5’lik bir oranla ortaya koyuyor. Ve en önemlisi de %80.3’lük ağırlıklı kesim olarak devlet yönetiminde laik uygulamanın mutlaka olması gerekli bir kavram olduğuna inanıyor.
Burada değinmek istediğim bir diğer konu ise dindarlıkla dürüstlük arasındaki ilişki. Çok acı bir gerçek ama günümüzde din adına yapılan yanlış uygulamalar ve dinin çıkar amaçlı alet olarak kullanılması yüzünden insanlar dindar olanların aynı zamanda dürüst de olduğuna %58.2’lik bir oranla artık inanmıyor. Yani kısacası, toplumun dindar olan ya da öyle görünen insanlara olan güveni kalmamış. Bence hepimizin şapkaları önümüze koyup düşünmemiz gereken işin en üzücü noktası işte tam da burası. Ne diyelim, sebep olanlar utansın.
Cemaatler ve tarikatlarla ilgili bölüme geldiğimizde, bu konuda toplumun tavrının çok net olduğunu görüyoruz. Öyle ki, %84.8 gibi çok yüksek orandaki bölümü cemaat ya da tarikatların din açısından gerekli olmadığı görüşünde. Ayrıca da, dinini yaşayabilmek için bunlara ihtiyacı olmadığını düşünüyor.
Araştırmanın özgürlük, refah ve çalışma ile ilgili bölümünde bana göre en çarpıcı ve üzücü sonuç toplumdaki bireylerin birbirlerine olan güven duygularını kaybetmiş olmaları. Öyle ki, %68.8’lik bölümü insanların kötü niyetli olduğuna ve fırsat buldukları anda zarar verebileceklerine inanıyor. İkinci üzücü sonuç da devlete duyulan güvensizlik. Çünkü insanların %68’lik kesimi kişinin bireysel çabalarıyla başarılı olamayacağına ve mutlaka bir torpilin olması gerektiğine inanıyor. Ne kadar acı değil mi?
Toplumun ülke savunması, toplumsal refah ve özgürlükler konusundaki önem sıralaması öncelikle savunma, sonra toplumsal refah ve bunların arkasından da temel hak ve özgürlüklerin gelmesi şeklinde. Kısacası, toplum özgürlükler konusunda o kadar duyarlı değil. Üretimin bol ve ucuz olmasının özgürlüklerden daha önemli olduğu görüşünde. Önceliği savunma ve kalkınmanın getireceği refaha vermiş.
Bu konudaki diğer tespitler ise, toplumun ekonomide devletin müdahalelerine %55.8 ‘lik oranla karşı olması ve ekonominin kendi dinamiklerinde yürümesini isteyerek serbest piyasa ekonomisine taraftar olması. Ayrıca da yaşamakta olduğumuz aşırı fiyat artışlarından hükümeti değil, %64.1’lik oranla, aşırı kar etmek isteyen iş dünyasını sorumlu tutuyor. Bu da bana göre üzerinde önemle durulması gereken ilginç bir nokta.
Araştırmanın ilk iki bölümüyle ilgili benim tespitlerim bunlar. Demokrasi, lider, kurumlar ve güncel konularla ilgili diğer bölümlerle ilgili açıklamaları ise gelecek yazıda yapmaya çalışacağım.
Şimdilik hoşçakalın.
DÜŞÜNEN SÖZLER:
· Ben insanların yarattığı Tanrı’ya değil, insanları yaratan Tanrı’ya inanırım. ALPHONSE KARR
· Bir adamın namazı, niyazı sizi aldatmasın. O adamın dirhem ve dinarla yani para ile olan ilişkisine bakın. HADİS-İ ŞERİF
· Bir şeyin ticaretini yapan onu satar; sattığı ise artık kendisinin değildir. Dolayısıyla din ticareti yapanın dini yoktur. EL KİNDİ
· Bir toplumdaki dindarlık; güzel ahlak ve adalet üretmiyorsa, o toplumun din algısında bir problem vardır. R. GÖKDEMİR
· Din hurafeleri yok etmezse, hurafeler dini yok eder. A. İZZETBEGOVİÇ