Eğitim düzeyi, ilkokul beşinci sınıf düzeyinde bir toplumun bireyleri olduğumuz için, kent yaşamına uyarlanmakta zorlanıyor, “toplu yaşamın kurallarını” benimseyip, kabullenemiyoruz...
Hatta bırakın kabullenmeyi, “dağlı yaşam tarzında” ısrar ederek, “toplu yaşamı”, içinden çıkılmaz hale getiriyor, hayatı birbirimize zehir ediyoruz.
Toplu yaşamın türevlerinden biri olan “apartman yaşamı”; ülkemizin tüm yerleşim merkezlerinde; (hâlâ) tam bir eziyet, tam bir işkence...
Eğitimsiz toplumun “kural tanımaz” bencil bireyleri; apartman yaşamını, adeta arenaya çeviriyor... Hem komşularına, hem çevresine, hem de kendisine cehennem azabı yaşatıyor...
Bu durum ülkenin her yanında böyle.
Alanya’da da böyle...
Alanya’daki apartman, toplu iş merkezleri ve iş hanlarının % 99’u sorunlu...
Bu binaların sakinleri, “birlikte yaşamak zorunda oldukları” kural tanımaz, kültürsüz, zevksiz, dağ adamı ruhlu insanlar nedeniyle sıkıntılı...
Eğitim yoksunu, zevksiz ve çağdışı pek çok insanımız, paylaşmayı, bölüşmeyi ve katılımcılığı sevmiyor...
Sevmiyor, çünkü “yaşanabilir ortam yaratmanın” bedeline katlanmak istemiyor.
İyi yerlerde, iyi koşullarda yaşamak istiyor ama taşın altına elini koymak, zoruna gidiyor...
İstiyor ki hiç katkıda bulunmasın, elini cebine atmasın, onun payına düşeni de başkaları karşılasın, başkaları ödesin... Kendisi hep beleşe konsun...
Çözüm?...
Çözüm pek tabii ki eğitimde...
Çözüm, “toplu yaşam kültürünün” toplum katmanlarına yerleştirilmesinde...
Çözüm, toplum mühendislerinin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuya gereken önemi vermesinde...
Çözüm, “toplu yaşamın” ilköğretim çağlarından başlatılarak, önemli ve öncelikli ders olarak okullarımızda okutulmasında... Çözüm, bu konunun medya tarafından ısrarla işlenmesinde...
Çözüm, adalet sisteminin hızlandırılmasında...
Çözüm, belediyelerin, apartman yöneticilerine yardımcı olmasında...
… …
Milli Öğretim(!) Sistemimiz, abur cubur öğretimden, ülkenin en önemli sorunu olan bu tür eğitim sorunlarını işlemeye fırsat bulamıyor...
Rant peşinde koşan yoz medyayı da bu tür konular hiç ilgilendirmiyor...
Dünyanın en ağır işleyen adalet sistemine sahip ülkemiz adalet sisteminin hali zaten ortada...
Ve en önemlisi... (maalesef) belediyeler de, apartman yöneticilerine destek vermiyor. Sadece istiyor... Vermeye, yardımcı olmaya geldi mi ara ki bulasın...
Yani?...
Yani bu durumda, insanlarımızı toplu yaşamın kurallarına uydurmak zor oluyor...
Hatta zordan da öte olanaksız oluyor...
Hal böyle olunca, iyi niyetli, verici, katılımcı insanlar da pes etmek zorunda kalıyor...
Sonuçta?
Sonuçta, “toplu yaşam” kâbusa dönüşüyor...
Düzensiz, pis, sakil görüntülü binalar ortaya çıkıyor... Bu binaların balkonları ve terasları ardiyeye, çatıları demir yığınına, bahçeleri, çöplüğe dönüyor...
Apartmanlara, beyefendiler, hanımefendiler değil; magandalar, hanzolar, kırolar, çaçaronlar, paçozlar, görgüsüzler, zevksizler egemen oluyor...
kokusundan, yemek kokusundan, tuvalet, rutubet kokusundan apartmanlara, iş hanlarına, toplu çarşı merkezlerine girilemiyor...
Çarpık kentleşmenin getirdiği sorunlara, bir de bu binaların sakilliği, banalliği eklenince, kent yaşamı çekilmez hale geliyor.
Zevksiz görüntüler, kentin görüntüsünü bozmaya başlıyor.
* * *
Alanya’da bu durum giderek katmerleşiyor...
Çünkü Alanya sürekli göç alıyor....
her kültürden, her çevreden, her sosyal görüşten, her etnik gruptan insanlar gelip yerleşiyor...
Alanya büyüyor...
Hem de akıllara durgunluk verecek biçimde büyüyor...
Bu densiz ve dengesiz büyümeye karşı, hiçbir hazırlığı ve önlemi olmayan Alanya, şiştikçe şişiyor.
Yeni gelenler de kısa sürede görüp yaşadıklarına uyarlanıyor.
Onlar da iyi koşullarda ama ELİNİ CEBİNE ATMADAN yaşamak istiyor.
Yazarın Notu, Ben Alanya’yı anlattım. Siz Alanya geçen yerleri “Çorum” olarak okuyun. Ya da nerede yaşıyorsanız, o kentin adıyla okuyun.
İ.H.