Bir gün bir köylü getirdiler; saç derisi başın ortasından arkaya doğru kesilmişti. Deriyi kaldırınca bembeyaz kemik görünüyordu. Mevsim kış olduğu için Mardin’e gidemez. İş başa düşmüştü. Her türlü dezenfekte işlemini yaptıktan sonra yorgan iğnesi ve ipliği ile o kalkık deriyi diktim. Yaralı onbeş gün içinde iyileşti. Her hastaya ve hastalığa baktım. Hiçbir zaman “Ben bundan anlamam, Mardin’e götürün” demedim. Doktorluğumun ilk yıllarında nazari bilgilerle pratiğin aynı olmadığını çok iyi anladım. Savur’da her yaptığımı bilerek yapmaya, bilmediklerimi de öğreninceye kadar araştırmaya çalıştım. Her türlü dertlerinde derman olmayı kendime görev saydım. Sorunuzun cevabı herhalde burada saklı sanırım.”
Dr. Rifat Patır 1953’den bugüne Çorum’da çalışıyor. Çorum’da da çok büyük özveri ile çalıştığını biliyoruz. Savur’daki çalışması gibi Çorum’da da her türlü hastalığa bakarak hastalarını sağlığına kavuşturmaya çalıştı. Bunun içindir ki, muayenehanesi dolup taştı. Bu da meslektaşları arasında kıskançlığa neden oldu. Nitekim, kendisinden çok yaşlı bir Çocuk Doktoru “Sen, kendi işine baksana; çocuklara niçi bakıyorsun. Sen ne anlarsın çocuktan?” diye kendisini azarlamıştır. Dr. Rifat Patır da bu azarlanmanın karşısında çok mütevazi bir şekilde “Ben, fakirleri muayene etmekle yükümlüyüm” diye karşılık vermiştir. Ancak Dr. Rifat Patır’ın çalışmalarını ve teşhislerini takdir eden Dahiliye Mütehasısı Dr. Ali Emiroğlu “Yahu çocuk (Dr. Rifat Patır’ı kastederek) on beş gün-yirmi gün izine ayrılıp Çorum’dan gidince, hasta çokluğundan elimiz ayağımız dolaşıyor. Çocuk, hastanenin yarı işini yapıyor. Dua ve takdir edecek yerde, neden sitem ediyorsunuz” diye yaşlı Çocuk Doktoruna çıkışmıştır.
Dr. Rifat Patır şartlar ne olursa olsun hiçbir zaman hastasına bakmamazlık yapmamış; hastasını takip etmiş; geceleri dahi çamurlara bata çıka mahallelerin en uzak evlerine kadar gitmiştir. O, hekimliğin büyüklüğünü, feragat ve fedakarlığın gösterilmesi gerektiğine inanmıştı çünkü. Ve bundan da gurur duyuyordu. Bir insan olarak, bir doktor olarak görevin eksiksiz olarak yapılması bilincindeydi. Doktorluğun kutsallığına inanıyordu. Naçar insanların sömürülmesi hiçbir mesleğe yakışmayacağı gibi, doktorlara hiç mi hiç yakışmayacağına inanmıştı. Kendisine sorulduğunda da hep şunu söylemiştir:
“Ben mesleğimde hep buna riayet ettim. Demek ki, doğru yapmışım. Ben de, bana karşı gösterilen kadirşinaslığa candan teşekkür ediyorum...” diye, yine, Kartal Tepe’de içimizden birisi, halk adamı olduğunu göstermiştir. İşte Eğitimci Yazar Muzaffer Gündoğar ve Şair Servet Denizer’in Dr. Rifat Patır’a karşı yazılmış şiirleri halkın O’na kadirşinaslığının kanıtıdır:
DOKTOR RİFAT PATIR’A
Dededen toruna dek üç kuşak hasta
Çare buldu sende tam yetmiş yıldır
Koymadın kimseyi kederde yasta
İlacın hastaya şifadır baldır
İnsan sağlığına ömür adadın
Özveri iyilik karakterindir
Sağlık alanınd abayraktır adın
Binlerin yüreğin senin yerindir
Kentin yakasında bir madalyasın
Efsane Doktorum Rifat Patırım
Tarih sizi altın harflerle yazsın
Sizi anlatamaz üç beş satırım
Nice senelere ulaş Doktorum
Esenlikle sürdür şifa vermeyi
Gurur duymaktır seninle Çorum
Sürdür gönüllerden sevgi dermeyi
Muzaffer Gündoğar
(SÜRECEK)