TARİHİ DOKUSUYLA ŞEHİRLER VE DUYGUSAL BAĞLARIMIZ

Abone Ol

“Tarihi Dokusuyla Şehirler ve Duygusal Bağlarımız” konusundaki yazımla ileride seçilecek kendini bir ilin yönetimi hazırlayacak aday olmayı düşünen dostlara ışık olmasını istedim.

Midilli gezisinden sonra insan ister istemez coğrafyasına çok yakın olan komşumuzla bizim kentleşme yaklaşımızı kıyaslıyorum. Elbette tüm Yunanistan’ı gezmedim genel bir yorum yapmam ancak Midilli Adası’nın neden bu kadar çok ilgi çektiğini anladım.

Kaldığımız yer Molivos bir kıyı yerleşim yeri. Şehre girer girmez denizin sakinliği, evlerin estetiği ve şehrin dinamizmi sizi sarıyor. Tepesindeki kale ise görkemi ve tarihi gizemi ile hemen bir bağlantı kurabiliyorsunuz

Bir özelliği de yöredeki evler, Oranın özel bir taşı ile yapılıyormuş yazıyor girişte. Ne bu şehirden bir taş çıkıp başka yerlerde kullanılır ne de buraya bir başka yerden taş getirilip yapılaşma değiştirilir.

Sanıyorum yemeklerin lezzetli  insanların gülen yüzleri bu ilkeli tutumla ilgili diye düşünüyorum.

Demek ki bir kentle geçmişi ile duygusal bağ kurmak marka olmak böyle bir şey.

Şehirlerin tarihi dokusu, sadece bir dizi yapının birleşimi değildir. Taşıdığı geçmiş izleriyle, toplumun geçmişle olan bağlarını güçlendiren bir anıttır adeta.

Şehirler, üzerinde yürüdüğümüz taşları, sokakları ve binalarıyla bize her zaman bir hikaye anlatır. Her bir sokak köşesi, her bir dar geçit, geçmişin derinliklerinden bir nefes taşırken, bizler de duygusal bir bağ kurarız bu yaşanmışlıkla.

Bir şehirde gezerken hissettiğimiz duygusal yoğunluk, tarihi dokudan kaynaklanır. Geçmişin izlerini solumak, kendimizi o dönemlere ait hissetmek bizi yürekten etkileyebilir. Örneğin, eski bir surlarla çevrili şehre adım attığınızda, koca bir tarihi kuşatmanın içerisine girersiniz. Bu surun, zamanında düşmana karşı koruyucu bir kalkan olduğunu düşünmek, duygusal bir atmosferin içinde hissetmemizi sağlar.

Her ev bir öykü her sokak bir tarih bir anı taşır bir tek ağaç bir tek ev yerinden oynasa gelişmiş ülkelerde yer yerinden oynar demek ki bu bir bilinç ve kültür sorunsalı.

Bir şehrin tarihi dokusuna temas etmek, geçmişle bağlantı kurmak demektir. Şehrin o eski ve taşlaşmış yapıları, zamanında kimlerin yaşadığını, hangi hikayelerin döndüğünü düşündürür bize. Eski bir sokakta dolaşırken, binlerce ayağın izini takip ettiğimizi biliriz. Belki de o sokakta yürüyenlerin yaşadığı duygulara ortak oluruz. O kalabalık sokaklarında kaybolduğumuz zaman, geçmişin çağrısı bizi içine çeker ve derinlikli bir bağ kurmamıza sebep olur.

Bir şehrin tarihi dokusuyla olan duygusal bağlılık, zamanın unutturmak istemediği anıların yaşatılmasıdır. O taş döşeli meydanlarda, zamanında neşeli şenliklerin düzenlendiğini, insanların mutluluğun parçası olduğunu hissedebiliriz. Eski bir çarşıda dolaşırken, geçmişin işaretlerine rastlarız. Bir esnafın yüzünde yer alan gülümsemenin ardında, yıllardır orada mı çalıştığı düşüncesi belirir. İşte o anda duygusal bağ yaşanır, şehre hapsolmuş bir parça geçmişin izine dokunuruz.

Tarihi dokusu olan şehirlerde dolaşırken, geçmişin hikayelerine kulak veririz. Şehrin belki de unutulmuş köşelerinde, bir zamanların şarkıları hala sessizce yankılanır. Koca bir eski şehrin içinde kaybolmak, sadece o geçmişe ait bir uğramaktır. Sıradan bir şehirden daha fazlasıdır, bir zaman yolculuğu yapmaktır.

Şehirlerin tarihi dokusu ile olan duygusal bağlarımız, yaşanmışlıkların bir parçasıdır. Geçmişin izlerini takip ederek, kendimizi bir döneme ait hissetmek büyülü bir deneyimdir. Tarihi dokusuyla yüklü şehirler, bize sadece taşlaşmış yapılar sunmaz, içimizde uyanan duygusal bağıyla da bizi sarar.