Varlıklı bir büyüğüm, konu kişisel servetinden açıldığı zaman derdi ki; “Benim milyarlarım, trilyonlarım olsa ne olur ki… İnsanın hısımları, akrabaları, yakınları, çevresi de varlıklı olacak ki; insan, ‘varlıklı olmanın tadını, huzurunu’ yaşayabilsin… Yoksa ne huzur olur insanda, ne de rahat…”
* * *
Özü itibariyle çok anlamlı bulduğum bu söylemin, pek çok açmaza da uyarlanabileceğini düşünmüşümdür hep.
Örneğin, bir apartmanda yaşıyorsun.
Her şeyin bir bedeli, bir kuralı olduğu gibi apartmanda yaşamanın da bir bedeli ve kuralı vardır.
Öncelikli kural; ‘bölüşmeyi, paylaşmayı, yeri geldiği zaman da elini cebine atmayı bilme’ kuralıdır.
Bu bir kültürdür.
Huzurlu bir yaşam için, ‘toplu yaşam kültürü’ denen bu kültüre, sahip olmak zorundasın. Kaldı ki, sadece senin iyi bir ‘toplu yaşam kültürüne’ sahip olman da yetmez; tüm apartman sakinlerinin de bu kültüre sahip olması gerekir.
Aksi takdirde huzur olmaz o apartmanda.
* * *
Büyütelim halkayı…
Bir sokak ya da mahalle sakinisin.
O sokağın ya da o mahallenin huzurlu ve mutlu bir sakini olmanın yolu, iyi komşuluk ilişkilerinden geçer.
İyi komşuluk ilişkileri de saygıyı, görgüyü ve kültürü gerektirir.
Kaldı ki, huzurlu bir yaşam için sadece senin, o kültürde, o bilinç düzeyinde olman yetmez; o sokak ya da o mahalle sakinlerinin büyük çoğunluğunun da o kültürde, o bilinçte ve o duyarlılıkta olması gerekir.
Aksi takdirde huzur olmaz o sokakta ya da o mahallede.
* * *
Devam edelim halkayı büyütmeye…
Bir kent sakinisin…
Huzurlu bir yaşam için, iyi bir kent bilincine, iyi bir kent kültürüne sahip olmak zorundasın.
Kaldı ki, sadece senin ya da beş on kişinin kent bilincine ve kent kültürüne sahip olması yetmez. O kentin ezici bir çoğunluğunun da aynı bilinç ve aynı kültür düzeyinde olması gerekir.
Aksi takdirde huzur olmaz o kentte.
* * *
Biraz daha büyütelim halkayı…
Bir ülke vatandaşısın.
Huzurlu bir yaşam için, iyi bir yurt bilincine, iyi bir yurt kültürüne sahip olmak zorundasın.
Kaldı ki, sadece senin ya da bir kesimin o kültür düzeyinde olması da yetmez; o yurdun ezici bir çoğunluğunun da aynı bilinç ve aynı kültür düzeyinde olması gerekir.
Aksi takdirde huzur olmaz o yurtta.
* * *
Daha da büyütelim halkayı.
Yaşadığın ülkenin sınır komşuları var.
O komşularla iyi ilişkiler kurmak, akılcı bir siyaseti; akılcı siyaset de iyi bir kültürü gerektirir.
Senin devlet olarak iyi bir kültürde olman yetmez.
Komşu devletlerin de aynı bilinçte, aynı kültürde olmasını gerekir.
Aksi takdirde huzur olmaz o coğrafyada.
* * *
Bütün bunları, beni çok etkileyen şu gördüğünüz fotoğraf için yazdım.
Fotoğrafta, trafik işaretleri gibi görünen çizgiler; iki ayrı devlet arasındaki sınır çizgileri.
Bir taraf Hollanda (Nassau Kenti), diğer taraf Belçika (Hertog Kenti)…
Resimde görünen pastanenin sandalyesine otururken, sandalyenizi hafifçe sağa sola kaydırarak, dilediğiniz ülkenin topraklarına ayak basabilirsiniz. Ne kavga çıkar, ne savaş.
Arada sadece çok nezih bir çizgi var.
Niye?
Çünkü iki ayrı devlet arasında ortak bir bilinç, ortak bir kültür var.
Çünkü bu iki ayrı devletin, iki ayrı toplumunun insanları, pek çok şeyi aşmış.
Birbirlerine karşılıklı saygıları, sevgileri, güvenleri var.
* * *
Bir de bizim sınırlarımıza, bizim sınırlarımızı belirleyen dikenli tellere, mayınlara, bubi tuzaklarına, sınırlarımıza yığdığımız askerlere, topa, tüfeğe, inşa ettiğimiz karakollara ve kalekollara bakın
Bir de bizim komşuluk ilişkilerimize bakın.
Bir de bizim olaylara bakış açımıza, zihniyetimize bakın.
Nedir o Batılı ülkelerle aramızdaki fark?
Eğitimsizliğimiz ve cehaletimiz.
Niye eğitimsiz, niye cahiliz?
!!??
Cahiliz çünkü…
(Cümlenin devamını da siz getirin…)