Suriye şu an görünürde üçe bölündü. Dörde bölünme olasılığı da var. Suriye’de işi kotaran ve aslan payını alan İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), İngiltere ve Avrupa Birliği Devletlerini göz ardı etmemek gerekiyor. ABD ve İsrail’in peşinden pay kapma yarışını PYD / YPG izliyor. Görünürde Türkiye’nin kazandığı lafı edilse de, gerçekte özellikle de uzun vadede Türkiye kaybetti.
“Bir gerçeği inkâr etmemek lazım, AKP kazandı. AKP Lideri kazandı. O halde Türkiye kazanmış olmuyor mu?” diyenlerimiz olacaktır. Hayır olmuyor, biz sözde öteden beri Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyorduk. Bütünlük mü kaldı? Demek ki ülke olarak kaybettik. 900 km sınırımız terör örgütlerinden oluşuyor. 40 yıldır PKK örgütü ile uğraş veren Türkiye, şimdi ek terör örgütlerini de sınırına taşıdı, bu terör örgütlerinin ilk fırsatta silahlarını Türkiye’ye çevireceğini kestirmek güç değil. Çünkü bu örgütlerin arkasında İsrail ve ABD var.
Diğer yandan hani İsrail bize saldıracak lafları ediliyordu. Peki İsrail bu maşalarını mı kullanacak? Ayrıca İsrail bize saldıracak derken, İsrail ve ABD ile aynı cepheye düştük. Şu anda aynı saftayız. İsrail, Suriye’nin altını üstüne getiriyor. Yeni yerler işgal ediyor. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.” Nasıl oluyor?
Trump Dünya Liderini öve öve yere göğe sığdıramıyor; “Çok çetin, zeki. Güçlü ordu kurdu, Suriye’nin anahtarı onun elinde…” İkinci parti durumuna düşmüş AKP lideri bu kuru sıkıyı iç politikada kullanabilir. Bütün pis işleri yapan ABD ve İsrail faturayı bize ihale ediyor. Onun için AKP ve lideri kazandı. Türkiye kaybetti diyoruz. Sayın Yılmaz Özdil’in deyimi ile; “Yemeği onlar yedi, bulaşığı biz yıkayacağız”. Dahası Suriye’de her olumsuz olayın sorumlusu da biz olacağız.
Aynı Trump daha önce Erdoğan’a yazdığı mektupta; “Sert adamı oynama. Aptallık etme! Senin bazı sorunlarını çözmek için çok uğraştım…Ekonomini mahvederim… Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım.” diyerek tehdit etmiş ve Türk insanının onurunu zedelemişti. Daha önce yine; “Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyorum. Bunda geç bile kalındı!” demişti. Hatta Brunson olayında ekonomimiz korkunç bir devalüasyon yaşamış, dış borç yükümüz bir gecede 100 milyar dolar artış göstermişti. Kısacası Trump dost değil. Dost olmayan kişinin bunca övgüsü insanı düşündürmüyor mu?
İnsanın aklına Fidel Castro’nun bir sözü geliyor, ama onu burada yazmayım. Fakat Georgi Dimitrov’un “Düşmanın seni ancak hata yaptığında över.” sözünü anmadan geçemeyeceğim.
Bir başka konu ise, yandaş medya Suriyeliler gidiyor diye sahte haberler yapıyor. Oysa daha dün Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, ülkemize geldi. Sorun ne? “Suriyeli sığınmacılar sizde kalsın” sonra “1 milyar Avro yola çıkardık” dedi. Zinhar olmaz. Yahu milyonlarca Suriyeli’nin çorba parası değil. Biz Avrupalı’nın bebek bakıcısı mıyız? Üstelik karın tokluğuna. Bize sadece ülkemizdeki Suriyelilere değil, Suriye’dekilere de bakıtacaklar. Bunca gaz boşuna değil.
Her şey ortada, kaybedenler Rusya, İran, Suriye, Türkiye. Kazananlar ise ABD, İsrail; YPG / PYD, İngiltere, Avrupa Birliği ülkeleri. Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatından ise tıs yok.
Adam berbere tıraş için oturmuş, “Saçım ak mı, kara mı?” diye sormuş. “Az bekle önüne düşecek görürsün” demiş berber.
Suriye önümüzde değil mi? Göremiyor muyuz?