Yüce dinimiz bölüşme, paylaşma ve yardımlaşma dinidir.
İslam; toplumda sosyal adaletin sağlanması, sosyal refahın yaygınlaşarak yükseltilmesini sağlamak, toplumda hiç kimsenin aç-biilaç, çaresiz ve kimsesiz kalmaması için Müslümanlara kesin emirler veren bir dindir.
Birlik ve beraberliğimizin, kardeşliğimizin temeli huzur ve güvendir. Bunun temeli de bölüşüm ve paylaşımdır. Bunu sağlamanın yolu ise önce insanlara iş vererek, toplumsal istihdamı sağlamak gereklidir. İkincisi, yoksul, yaşlı, hasta, çalışamayan, öğrenci, işini kaybetmiş, dara düşmüş ve zora girmiş, aile yuvaları dağılmış olan ihtiyaç sahiplerine başta zekat, sadaka ve bağış veya borç vererek onların bu sıkıntılarını gidermek devletin ve milletin, yani Müslümanların boynunun borcudur. Müslüman olan hiç bir mümin bu görevden kaçınamaz.
Yüce Allah bu hususta zengin-fakir herkesi sorumlu tutuyor ve; “Namazınızı dosdoğru kılınız. Zekatınızı eksiksiz ve tam olarak veriniz. Ahirete ne göndermişseniz orada bunun karşılığını tastamam bulacaksınız. Bu, fukaraya olan zenginin borcudur. Çünkü Allah fukaranın hakkını zenginin malında yaratmıştır.” Bakara suresi ve diğer surelerde Kur’an’da 35’ten fazla yerde zekatı emretmiştir.
R.SAV.in şu mübarek sözünün anlamını; dünyada sosyal adaleti ifade eden hiçbir anayasada bulamazsınız. Nedir o söz:
“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”
“Ne verirsen elinle, o gider seninle.” “Burada ne ekersen, orada onu biçersin” sözleri bölüşüm ve paylaşımı en iyi anlatan İslam dininin emirleridir, kurallarıdır, kanunlarıdır.
Yüce Allah’ın bu kesin emirlerine kulak asmayan, zekatını vermeyen, kimseye yardımcı olmayanlara korkunç hitabını dinleyelim:
“Allah’ın lütfu kereminden, kendilerine verilenlerden cimrilik edenler Allah’ın nimetini, Allah’ın muhtaç kullarından cimrilikle esirgeyenler, sanmasınlar ki bunlar için hayırlıdır. Onlar için asla hayırlı değildir. Kıyamet gününde zekatı verilmeyen mallar korkunç bir yılan olup sahibinin boynuna dolanacak ve sahibine ben senin dünyada zekatını vermediğin malınım, diyecektir.” Ali İmran 180, Tevbe 75-76. ayetler.
İnsanın aklı, insana en önemli rehberdir. Görüyoruz, biliyoruz, anlıyoruz, inanıyoruz ama bazılarımız bu çok önemli görevi ihmal ediyoruz ve bu korkunç ilahi hitaba muhatap oluyoruz.
Hangi insan bu dünyadan öbür dünyaya yaptığı iyilik, hayır, hasenat, yardım, ibadetlerin dışında bir iğne bile götüremiyor. Ölünün ayağındaki kirli çorabı bile çıkarıyorlar. Çünkü dünyaya çıplak geldik, çıplak gidiyoruz, var mı buna bir itiraz, yok. Öyle ise;
Bir de zekatını, sadakasını, hayrını, hasenatını hakkıyla yapan, Allah’ın rızasını, kullarının itibarını kazanan mutlu insanların Allah katındaki durumuna bakalım.
Meselüllezine yünfigüne amvaleleham fısebilillahi kemeseli habbetin embetet seba senabile fikülli sanbületin mietü habbeh.. Bakara 261-264.
Yani, Allah’ın kendilerine verdiği mallardan, Allah yolunda infak edenler (zekatını, sadakasını verenler, hayrını yapanlar) var ya, onların yaptıkları her hayır toprağa atılan bir buğday tanesi gibidir. Allah o taneden 7 başak çıkarır ve her başakta da 100 tane bitirir.
Yani sizin verdiğiniz bir hayıra ulu Allah 700 sevap yazar, 700 günahınızı siler ve verdiğinizin misli mislini de size mal olarak iade eder ve malınızı korur, devamlı çoğaltır. Hatta o kadar verir ki siz onu ölçemezsiniz ve o kulunu ahirette içinde ırmaklar akan cennetine ebedi olarak kor. Bakara suresi 261 ve 264. ayetler.
SÜRECEK