SORGULAMAYAN VE DE OKUMAYAN BİR TOPLUM…

Abone Ol

Evet, bu ülkede:

-Neden, 102 yıldır laiklik tartışması yapılmakta?

-Neden, 102 yıldır bir demokrasi tartışması yapılmakta?

Ve neden siyasi tavrımız, siyasi kimliğimiz verasetle geçer olmakta?

Ve bu ülkede neden sağ-sol çatışması, Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmekte? Neden sağcılık-solculuk, mezhepler üzerinden inşa edilmekte?

Ve de neden 102 yıldır çözülmeyen bir Alevi sorunu, bir Kürt sorunu bulunmakta?

Evet, neden önyargıları yıkarak bu olguların bir sorgulaması yapılmaz?

***

Tüm darbelerin Atatürk adına yapılır oluşu, neden hiç sorgulanmadı?

Ve neden ABD’nin 12 Eylül darbesi için, “bizim çocuklar başardı” sözü üzerinde hiç durulmadı? Aslında darbelerin arkasını açıklayan bu söz, niçin ciddiye alınmadı?

Neden sürekli din, neden sürekli Atatürk denilmekte?

Dinden çok konuşmakla dindar olunamayacağını, Atatürk’ten çok konuşmakla Atatürkçü olunamayacağını neden bir kez olsun öğrenemedik?

Neden din, Atatürk, bayrak gibi değerler bir şemsiye gibi kullanılmakta?

Ve yıllarca kitaplarla, resimlerle, heykellerle; binlerce köşe yazılarında, yıllarca anma toplantılarında, tüm bayramlarda Atatürk anlatıldığı halde

Neden Atatürk anlaşılamadı denilmekte? Yoksa kusur anlatanlarda mı?

***

Daha da çarpıcı olanı:

Kemalizm’in temsilcisi konumunda olan parti, Kemalist dönemi diktatörlük olarak suçlayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, 2014 seçiminde cumhurbaşkanı adayı göstermişti.

Bu olayın nedeni, niçin hiç sorulmadı ya da niçin sorulamadı?

Bakın ne demişti, 20 Temmuz 2014 günü seçim çalışmaları nedeniyle Menderes’in mezarı başında:

Adnan Menderes ve arkadaşları olmasaydı, Türkiye hiçbir zaman mutlakiyetten, diktatöryadan ve totaliter rejimlerden kurtulamazdı.”

Aslında Ekmeleddin İhsanoğlu riyakârlık yapmamıştı, olduğu gibi görünmüştü.

***

Acaba tüm bunların nedeni, okumayan bir toplum oluşumuz mudur?

Nitekim Uluslararası Yayıncılar Birliği'nin (İPA) 2016 verileri ve TÜİK'in ayrı ayrı yaptıkları araştırma sonucundaki verilere göre:

-Kitap okumaya ayırdığımız süre günde ortalama sadece 1 dakika, ama TV izlemeye ortalama 6 saat, internete bağlanmaya ortalama 3 saattir.

Yani bir yılda kitaba ayrılan toplam süre 6 saattir. (Bir günlük TV izleme süresi kadar)

Ve yine Birleşmiş Milletler (BM) araştırmasına göre, kitap için kişi başına yılda ortalama Norveçli 137 dolar, Alman 122, Belçikalı ve Avusturyalı 100, Güney Koreli 39 dolar ayırırken Türkiye'de 25 cent kadardır. (Yani 1 doların dörtte biri)

En fazla kitap okuyan ülkeler ise % 21 ile Fransa ve İngiltere, % 14 ile Japonya, % 12 ile ABD, % 9 ile İspanya, ülkemizde ise bu oran binde l'dir.

Yani 100 Fransız'dan 21'i kitap okurken, bizde 1000 kişiden 1'i kitap okumaktadır.

Ve yine araştırma sonucuna göre Japonya'da bir kişi 1 yılda ortalama 25, İsviçre'de 10, Fransa'da 7 kitap okurken, Türkiye'de ancak 10 yılda 1 kitap okumaktadır.

Ve de bugün 9 milyon nüfuslu Azerbaycan'da kitaplar 100 bin adet basılırken, Türkiye'de 3 bindir. Bunun da en az yarısı kitapçı raflarında beklemektedir.

***

Konuya bir de gazeteler üzerinden bakalım.

Dünya Gazeteciler Birliği (WAN) verilerine göre, Nüfusu 5 milyon olan ve iki resmi dilin konuşulduğu Norveç’te günlük gazete tirajı 4,5 milyondur.

-Ve İsveç’in nüfusu 9 milyon, günlük gazete tirajı 4,5 milyondur.

-Japonya’nın nüfusu 127 milyon, günlü gazete tirajı 80 milyondur.

-Almanya’nın nüfusu 82 milyon, günlük gazete tirajı 22 milyondur.

86 milyonluk Türkiye’de ise günlük gazete tirajı 1 milyon 800 bindir.

***

Elbette Türkiye'de gazete ve kitap okumamanın da nedenleri vardır. Çünkü:

Kitabı silahtan tehlikeli gören, okuyana kuşkulu gözle bakan bir geçmişimiz vardır.

S ile başlayan kitapları, hatta Sosyal Bilgilerkitabını bile ideolojik sanan bir geçmiş yaşanmıştır.

Sonuçta okuyandan korkan bir devlet politikası, okuma özürlü bir toplum ve de bugün cep telefonları ile sanal dünyada gezen bir toplumsal yapı yaratılmıştır.

Çünkü bu olguyu, ilk ve ortaöğretimde 19 milyon, üniversitelerde 7 milyon öğrencisi olan; 1 milyon 200 bin öğretmeni, 185 bin akademisyeni ve 208 üniversitesi olan bir ülkede başka türlü izah etmek mümkün değildir.

***

Peki, okumayan bir kişinin ve de okumayan bir toplumun konumu nedir?

-Okumayan kişi dedikodu üretir, okumayan toplum hamaset üretir.

-Okumayan bir toplumda analitik bakış gelişmez, olaylar sorgulanmaz.

Yani Uğur Mumcu'nun dediği gibi Bilgi sahibi olmadan fikir sahibiolunur.

Belki biraz ağır olacak ama okumayan bir toplum güdülmeye mahkûmdur.

Ve de okumayan toplum bilim üretemez, toplumcu siyaset üretemez.

İşte somut bir örnek:

Bugün 7 milyonu İsrail'de yaşayan ve dünyadaki toplam nüfusu 14 milyon olan Yahudilerin Nobel Bilim Ödülü 104 iken, 57 devletten oluşan 2 milyarlık İslam dünyasının aldığı bilim ödülü, Aziz Sancar'la birlikte toplam 3'tür.

Başka ne demek gerekir, bilemiyorum.