Manisa’nın Soma İlçesi, 13 Mayıs 2014'te 301 maden işçisinin yeraltında ölümü ile sarsıcı bir gündem olmuş, tüm Türkiye’yi ağlatmıştı.
Ve Soma, bugünlerde bir kez daha gündem oldu. Fernas Madencilik işçilerinin çıplak ayakla Ankara’ya yaptıkları yürüyüşle…
Bugünle birlikte 53 gündür devam eden direnişteki işçilerin talepleri:
-Bağımsız Maden İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılanların işe iade edilmesi…
-İş güvenliği önlemlerinin alınması, düşük ücret uygulamasının düzeltilmesi…
Ama seslerini duyurabilmek için 25 Eylül 2024 günü, Soma’dan çıplak ayakla Ankara’ya yürümek zorunda kalırlar.
2 Ekim’de Ankara’ya varırlar ve Kurtuluş Parkı’nda eyleme devam ederler.
Aslında çıplak ayakla yürüyerek işçilerin hak arama yürüyüşünün mucidi, Çorum Belediyesi işçileri idi.
İşte bu nedenle, Çorumlu işçilerin bu unutulmaz mücadelesini bir hatırlayalım dedim.
***
Evet, Yıl 1966…
İktidarda Adalet Partisi Hükümeti vardır. Başbakan Süleyman Demirel'dir.
Çorum Belediye Başkanı ise Kemal Demirer ya da Keçi Kemal, bir diğer namıyla Johnson Kemal'dir.
Öğretmen Kemal Demirer, 1963-1968 arası Belediye Başkanıdır. 1969-1973 arası milletvekilidir. 20 Ocak 2011'de ölmüştür.
Şöhretini, ABD Başkanı Johnson'a özel mektup yazıp beton karıştırma makinesi isteyerek yapmıştır.
***
Belediye Başkanı Kemal Demirer 72 temizlik işçisini işten çıkarır. İşçilerin tüm girişimleri sonuçsuz kalır.
Çaresiz kalan işçilerden 54'ü, 27 Temmuz'da Çorum'dan yalınayak yola çıkarlar...
3 Ağustos'ta Ankara’ya Anıtkabir'e varırlar...
5 Ağustos'ta Danıştay'da davayı kazanırlar ama Johnson Kemal kararı uygulamaz.
Ve onlar için çare, yine yalınayak yollara düşmektir…
Ve de 15 Ağustos'ta Ankara'dan yalınayak İstanbul'a yürürler...
Tam 34 günde 716 km. yol yürüyerek İstanbul'da Taksim Atatürk Anıtı'na ulaşırlar...
Ve “İşe alınmadığımız takdirde ölüm yürüyüşümüzü İsveç'e kadar uzatacağız” derler...
Sonunda işçiler kazanır. İşçiler işe geri alınır.
Çorum Belediye işçilerinin bu yürüyüşüne işçi sendikaları, öğrenci gençlik hareketi ve kamuoyu büyük ölçüde sahip çıkar.
Yürüyüşün her anı basında yer alır. Özellikle Milliyet'ten Mete Akyol, başından sonuna kadar işçilerin yanında bulunur ve tüm gelişmeleri basına iletir.
Eylem, uluslararası işçi sendikaları tarafından da büyük ölçüde desteklenir.
Yollarda yürüyüşe katılanlar olur. İşçilerle birlikte İstanbul'a kadar yürüyenler olur.
O dönemin güçlü gençlik örgütü olan Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) destekler, Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) tüm sendikalara destekleme çağrısı yapar.
İşçi sendikaları çağrıya katılır. Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) çağrıya katılır.
Ve oluşturulan “Türkiye İşçi, Gençlik, Öğretmenler Dayanışma Konseyi (TİGÖK)” işçileri Hendek'te karşılar. Birlikte Taksim Meydanı Atatürk Anıtı'na gelinir.
Çorum Belediye Başkanı Johnson Kemal protesto edilir. Karşılayanların içinde en aktif öğrenci liderlerinden Deniz Gezmiş de bir konuşma yapar ama gözaltına alınır.
***
İşte, Çorum Belediye işçilerinin tarih yazan yürüyüşü bu idi.
Yalınayak yürümüşlerdi Çorum'dan Ankara'ya... Yalınayak yürümüşlerdi Ankara'dan İstanbul'a...
Ve Çorum Belediye işçilerinin çıplak ayakla bu yürüyüşü, işçi hareketinde bir ilk ve de yeni bir hak arama yöntemi olmuştu.
Ardından Türkiye işçileri yürür olmuştu Ankara'ya...
-1966'da Pancar Motor'da çalışan işçiler yürümüştü İstanbul'dan Ankara'ya.
-1967'de Manisa'dan 90 temizlik işçisi, 1968'de Samsun Tekel işçileri yürümüştü Ankara'ya.
-1977'de sinema emekçileri yürümüştü İstanbul Taksim'den Ankara'ya.
Ve 1979'da Mersin'den Soda Sanayii'nde çalışan 857 işçi yürümüştü Ankara'ya.
***
Ne yazık ki, 12 Eylül darbesiyle ülke bir korku imparatorluğuna dönüşmüştü. Baskılar, yasaklar sonucu uzun süre yolcusuz kalmıştı Ankara yolları.
Ama 1991'de tarihin en büyük işçi yürüyüşü yapılmıştı. Zonguldak'tan 100 bin maden işçisi yürümüştü Ankara'ya doğru. Ama yolları kesilmiş, Cumhuriyet tarihinin en büyük madenci yürüyüşü, 112 km sonra polis ve askeri barikatlarla durdurulmuştu.
Ve 1992'de İzmir Belediye işçileri yürümüştü, 1993'te İzmir Kâğıthane işçileri yürümüştü Ankara'ya.
1994'te işten atılan Adana belediye işçileri, aileleriyle birlikte yürümüştü Ankara'ya.
2000'de Türk-İş üyesi işçiler yürümüştü, özelleştirmelere karşı.
Ve öğrenciler yürümüştü, öğretmenler yürümüştü, mahkûm yakınları yürümüştü, kayıp aileleri yürümüştü, türbanlı öğrenciler yürümüştü, TAYAD'lılar yürümüştü Ankara'ya...
Elbette ki, bu yürüyüşler bir isyan değildi, bir başkaldırı değildi. Ama hakkını aramak için, zor da olsa bu yol kalmıştı.
Ve de “Ankara Ankara / Senden hesap sormak ister / Her bahtı kara” denmişti.