ADALET
Bir adamın köpeği
bir gün aniden ölür;
Köpeğin ölümüne
sahibi çok üzülür.
Mezarlıkta bir mezar
kazarak gömer onu;
Gömer ya birkaç kişi
gömerken görür onu.
Dönemin kadısına
hep birlikte giderler;
Adamın yaptığını
ona jurnal ederler.
Adamı çıkarırlar
kadının huzuruna;
Kadı işin aslını
faslını sorar ona.
Adam rahat biçimde
anlatır vaziyeti;
“Böyleydi köpeğimin
bizlere vasiyeti”
Adamın sözlerine
kadı çok hayret eder;
“Alay mı ediyorsun
sen benim aklımla?” der.
“Hiç köpek gömülür mü
insan mezarlığına?
Acaba bunu nasıl
açıklarsın sen bana?”
Böyle diyerek kadı
adama çıkışırken;
Şikayetçi olanlar,
hayretle bakışırken…
“Haddim değil. Dinledim,
yüreğimin sesini.”
Böyle deyip bastırmış,
kadı’nın öfkesini;
“Köpeğim sizlere de
bir vasiyet eyledi;
Kadı Efendi’ye de
on bin dirhem ver,” dedi.
Duyunca Kadı bunu,
şöyle çevreyi süzdü;
“Rahmetlinin ölümü
bizleri de çok üzdü.”
Kadının bu tavrına
adamlar şaşırırlar;
Kadı der ki: “Sözümü
arif olanlar anlar.
Köpeğin geçmişini
epeyce araştırdım;
Sıradan köpek değil;
ben şu yargıya vardım.
Ashab-ı Keyf köpeği
Kıtmir’in soyundandır.
O, soylu bir köpektir,
deyişimiz bundandır.”
* * *
Kadı satın alınırsa
adalet öldü demektir.
Adaletin öldüğü gün,
devlet de öldü demektir.
(SÜRECEK)