SESSİZ İSTİFA

Abone Ol

Bu günlerde özellikle iş dünyasında çokça dile getirilen “Sessiz İstifa” çığlıkları duyulmaya başladı.

Nedir “Sessiz İstifa”?

Neden dile getiriliyor?

İsterseniz önce tanımına bakalım.

Sessiz istifa; bir çalışanın mutsuz olduğu iş yerinde, işten ayrılmak yerine inisiyatif (üstünlük, öncelik) almayı bıraktığı ve sadece beklenen en az çabayı göstererek çalışma şeklidir.

Ya da, en basit şekliyle bir çalışanın kovulmamak için mümkün olan en az şeyi yaptığı durumdur.

Yani “Elini taşın altına koymamaktır”.

Yani “Sırtını devlete dayamaktır”.

Yani “Çalışacak kadar enayi miyim?” anlayışıdır.

Yani “Nasıl olsa çalışan çok” düşüncesidir.

“Yani”ler uzar da uzar…

*

Peki, nereden çıktı “Sessiz İstifa” ilk önce ona bakalım isterseniz.

Yıl 2021

Bu akım Çin’de küresel salgın öncesinde “Tang Ping” (Yan gelip yatma) hareketi olarak başlamış olsa da, tüm dünyanın gündemine girmesi Amerikalı bir Tik Tok fenomeninin paylaştığı ve “İşiniz hayatınız değil” videosu ile başladı.

Sonrasında pek çok kişi bu akıma katılarak “Sessiz İstifa” (Quiet Quitting) hashtag’i ile videolar paylaşmaya yöneldi.

Patladı gitti.

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte çalışan grup, özellikle gençler, yavaş yavaş işlerinden memnun olmadıklarını dile getirdiler.

Buradaki memnun olmamak, hayalindeki işte çalışmamak, beklenen maaşı alamamak, çalışma ortamını ve şartlarını beğenmemek, izinlerin sınırlı ,dengesiz olması, soysal güvenlik primlerinin yatmaması ya da eksik yatması, iş statüsü…

Listemiz uzayıp gider.

Bu gibi konularda huzursuz olduklarında mırıldanmalar başladı.

Bu mırıldanmalar ilk önce kendi kendine iken, sonra en yakın arkadaşına, sonra arkadaş gruplarına ve en sonra da sosyal medyaya açıldı.

Karşısında konuşamadıkları patronlarına sosyal medyada veryansın ettiler.        

İlk önce tükenmişlik ve işten bıkma ile başlayan bu cümleler, ilerleyen haftalarda bahanelerini artırarak devam etti.

Nasıl olsa bir duyan ve önlem alan olacaktı.

*

Sosyal medyada başlatılan bu haykırışlar her geçen gün ilgi çekti ve kendisinin bu durumda olduğunu hisseden herkes burada buluştu.

Bu buluşma bir harekete dönüşmüş oldu.

Hareket o kadar büyüdü ki duymayan kalmadı ve Türkçemize “Sesiz İstifa” şeklinde giriş yaptı.

*

Sessiz istifa, tanımı gereği soyuttur.

Bu nedenle sessiz istifanın iş yerinde olduğunu görmek kolay, ama kanıtlamak oldukça zordur.

Bununla birlikte, sessiz istifayı fark etseniz bile göz önünde bulundurabileceğiniz bazı sebeplerden dolayı görmemezlikten gelmek zorunda kalırsınız. 

*

Sesiz istifanın iş yerinde uygulanış şekli çalışanların;

Fazladan iş, liderlik rolleri veya sorumlulukları için gönüllü olmaması,

Doğrudan hitap edilmedikçe toplantılarda konuşmaması,

Mesai saatleri dışında e-postalara, mesajlara, telefonlara cevap vermemesi,

İş tanımlarının dışındaki işleri geri çevirmesi,

Ekibin geri kalanından izole olması ve sosyal olaylardan kaçınması,

Normalden daha fazla hastalık izni kullanması,

Verilen işi geciktirerek ve geçiştirerek yapması,

Gibi iş ötelemeleri sayılabilir ki, bunları çoğaltmak mümkündür.

*

Eskiden böyle miydi?

Millet iş bulamıyordu, bulunca da terinin son damlasına kadar çalışarak aldığı maaşı hak etmeye çalışıyordu.

Eskilerde işyerinde mutluluk diye bir şey yoktu.

Herkes mutluydu, mutlu olmak zorundaydı.

İş bulduk ve evimize ekmek götürüyoruz…

Şartları eleştirmek, amire karşı gelmek nerede?

Sabahın köründe iş başında olunacak, zamanında iş başlayacak, çalışma şartlarına uyulacak… Patron yemek, çay saati ve paydos demeden gitmek mümkün mü?

Bir işte yükselmek, patronun gözüne girmeden olur mu?

En sonunda hareket o kadar büyüdü ki, işverenler, işyerlerindeki verimlilik düşüşünü net bir şekilde fark edebildi.

Eski neslin çalışma azmi ile yeni ve genç neslin çalışma azmi aynı değil.

Genç nesil iş hayatını deneyimledikten sonra, yeterince değer görmediklerini hissettikleri pozisyonlarda koşuşturmaca kültürünü reddetmeyi seçti.

Yükümlü oldukları normal sorumlulukları ile günlük işlerine ek olarak ücret almadıkları ve terfi etmek için yapmaları beklenen ekstra görevler arasında keskin bir çizgi çekti.

E ne yapalım onları da biz yetiştirdik, şimdi kimse sızlanıp, dertlenip, şikayetlenip durmasın.

*

Birçok çalışan ise enerjilerinin çoğunluğunu daha mutlu olacakları ve daha fazla değer görecekleri işleri aramaya harcayarak bunu gösterdi.

Gençler öyle işlerde çalışmayı hayal ediyorlardı ki, hayallerle işe girdikten sonra gerçeğin farklı olduğunu yüzlerine inen şamarla öğrendiler.

Olmadı, böyle hayal etmemişlerdi.

İşe en iyi statüde gireceğim, yüksek maaş, özel oda, sekreter, makam arabası, istediğimde işe gelip gitmek…

…mek

…mak’lar

“Nerde o yoğurdun bolluğu?” diye sormazlar mı ah gencim!

Alıştınız rahatlığa baba parasıyla…

“Baba paran var mı?”  diye soran olmadı.

Baba para!

Baba para!

“Evladım arkadaşları arasında mahcup olmasın” diye her şekilde para bulup verdi, yolladı.

Sen? Hayaller içinde okudun durdun.

Okul bitti!

Hayat gerçek, şimdi?

Evet şimdi?

Hayaller olmadı başladı serzenişler ve çaresizlik…

*

Özel şirketler, kârları azalmaya başlayınca “Sessiz İstifa”  çığlıklarını duymaya başladılar. Ç alışanlarının mutsuz olduklarını fark ettikleri için değil.

O zaman çalışanlarını mutlu etmenin yollarını aramak zorunda kaldılar

Böylelikle her iki taraf çare arayıp buldular.

Çalışanlar istemeyi öğrendiler, patronlar vermeyi öğrendiler

Patronlar vermese daha çok veren patronlara gidecekler, daha çok zarar edecekler.

Yöneticiler ve patronlar şunu fark ettiler ki, çalışanların mutluluğunu ve refahını sağlamak, şirketlerin başarısı için önemli bir unsurdur.

Bu nedenle, bugünün iş dünyasında çalışanların mutluluğu ve iş tatmini yönetimin gündeminin en üst sıralarında yer almaktadır.

Şunu da açık ve net söylemek isterim ki istisnalar kaideyi bozmaz

Bunları yapmayan işçileri köle gibi çalıştıranlar hala vardır ve var olacaktır.

*

“Sessiz İstifa” özünde koşuşturma kültürüne (Hustle Culture) bir başkaldırı iken serbest çalışmaya (Gig Economy) geçişi işaret ediyordu.

“Sessiz İstifa”  Y ve Z kuşağının dönemlerine rastlasa ve dile getirseler de çok daha önceden beri hayatımızda olduğunu söyleyebiliriz.

Duyarız özelde, devlette iş başında  “Adam yatıyor biz eşek gibi çalışıyoruz”, “Patronun adamı tabii ki çalışmaz”, “Kalorifer dibinden ayrılmaz ama bütün ödülleri o alıyor”, “Çalışınca bütün yükü sana yüklüyorlar, buldular garibanı”, “Bundan sonra ben de kalorifer dibinde yatacağım”, “Bu paraya bu kadar iş”, “Ne kadar para o kadar ekmek”…serzenişleri…

Hatta kendi serzenişlerimizi hatırlayalım derim

Henüz Türkiye sosyal medyasında “Sessiz İstifa “ile ilgili bir işaret yok.

Belki de var ben duymadım.

Ama bu gidişat bizde de yakında dile getirileceği sinyallerini vermekte.

Yan gelip yatmak sessiz istifa değilse, tam olarak nedir? 

Buyurun size bir sessiz istifa:

“Olduğu kadar, olmadığı kader”