SERBEST ZAMAN

Abone Ol

Çoğu zaman belediye otobüsleriyle gidip geliyorum işime. Ankara durakları kalabalık. Bugün şanslıyım. Kartımı okuturken ön koltuktan biri kalktı. Ben de o boş koltuğa oturdum.

Otobüs yolcu almayı sürdürüyor. Binen kartını okutuyor. Kart okuma kutusu guguk kuşu sanki:

"Gu guk guk, gu guk guk!.."

Arada bir:

"Aktarmalı! "

"Öğrenci!"

"Tam bilet!"

dese de, ezberletilmiş gibi hep aynı şeyi söylüyor:

"Serbest!"

"Serbest!"

"Serbest!"

"Serbest!.."

Otobüste oturacak, ayakta duracak yer yok. Buna karşın geveze kutu "serbest!" atışı sürdürüyor.

Binenlerin çoğu altmış yaşın üzerinde. İşe başlama saatlerinde evden çıktıklarına göre çoğu çalışıyor(!)

İlkokulda öğretmenimiz anlatacak konu bulamadığında, başka bir işle ilgilenmesi gerektiğinde sınıfta "serbest çalışma" verirdi ya da "Serbestsiniz!" der, bahçeye çıkartırdı.

Halk da ilkokuldaki öğrencilere döndü. Memlekette satılmadık fabrika kalmadı. Köylerde köylü kalmadı. Çalışan nüfus üretici değil, tüketici oldu.

Çorum'da Oğuzlar ilçesinde yetişen cevizlerin tadı hiçbir cevizde yoktur. Tam da ceviz mevsimi şimdi. Marketlerin tezgâhları ceviz dolu.

"Acaba hangi yöremizin cevizi?"  diye merak edip etiketine bakıyorum.

A!

"Amerika menşei" yazıyor.

Başka bir markette etikete başımı uzatıyorum,

Aa!

"Şili menşei! "

Büyük küçük hangi markete gitseniz durum aynı. Bizim cevizlerden eser yok.

Çorum'da köylü; nohut, mercimek eker. "Bu ürünler de tezgâhlarda yerlerini almış olmalılar." diye düşünüyorum. Gerçekten de raflarda paketlenmiş halde hepsi de. Onlarda da durum aynı. Mercimek Kanada'dan, nohut Hindistan'dan geliyor.

Seksen beş milyon nüfusumuz var. İlkokul öğretmenlerini örnek alan yöneticiler halkı serbest bırakmışlar.

Tarlada izi, fabrikada emeği olmayan insan, alışveriş yaparken tezgâha ne konmuşsa onu alır. İtiraz hakkı da yoktur.

Tarlasında tohum ekmediğin, hasat kaldıramadığın, bahçesine ağaç dikmediğin, fabrikasında çalışmadığın yer senin vatanın değildir. Derelerine, ırmaklarına, göllerine, denizlerine karışmış bir damla alın terin yoksa o vatan senin değildir.

Yaşadığın vatan senin olsa, limanları, fabrikaları satılırken sessiz kalır mıydın? Dağlarımız yabancı altın arayıcıları tarafından elek elek elenirken seyirci kalabilir miydin? Ormanlarımız yanarken, yakılırken senin de ciğerin yanmaz mıydı?

Uyan gaflet uykusundan ey halkım! Benim yaşadıklarımı sen de yaşıyorsun, benim bildiklerimi sen de biliyorsun.

Çocukluğumda en büyük heyecanı Kurtuluş Savaşı gazisi Ahmet amcamı dinlerken yaşamıştım. Sizler de yaşadınız bu heyecanı. Bu vatan hepimizin!

Bitsin artık şu "serbest zaman". Herkes işinin başına dönsün;

Öğrenciler okuluna,

Köylüler tarlasına,

İşçiler fabrikasına...