Çok partili döneme girdikten sonra devletin çoğu zaman devlet bütçesinden gereksiz harcamalar yaptığına tanık olduk.
Kimi yönetimlerde kör kuruşun hesabını yapan liderlere rastladık.
Kimi dönemlerde yedikleri yemek parasını, devlet kesesinden değil aile bütçelerinden karşılayan cumhurbaşkanına tanık olduk.
Devletin parası demek, halktan toplanan vergilerden başka bir şey değil.
Devlet halkından topladığını, yine halk için harcamakla mükellef.
İstisnaları yok mudur?
Muhakkak vardır.
Ama bugünkü kadarına hiç rastlanmadı.
AKP’nin 20 yılık iktidarında yaşanmadık “israf” kalmadı denebilir.
En sonu, AKP’li Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan’ın, bin kişilik sahur yemeğindeki “şatafat” sanırım bir daha eşine rastlanmayacak bir çapta şölene dönüşmüş.
Giderayak yaşanan “utanç” verici bir tablo…
İnsanların evlerine ekmek götürmekte zorlandıkları bir dönemde böylesine şaşaa, böylesine tantana ve böylesine savurganlık ve hadsizlik görülmüş değil..
Gelin de şimdilerde rahmetli siyasi parti liderlerini hatırlamayın…
Büyük lider İnönü’yü, Süleyman Demirel’i, Bülent Ecevit’i, Erbakan’ı…
Hatta Turgut Özal’ı…
Bu ülkeye hizmet etmiş, yanlış ya da doğru halk için taş üstüne taş koymuş…
Halkın refahı ve geleceği için çaba sarf etmiş…
Vatandaştan topladığı vergileri yerinde ve zamanında harcamış.
Halkın tek kuruşunu doğru zamanda ve doğru yerde harcamayı amaç edinmiş…
Örtülü ödenek dahil devletin tek kuruşunu yakınlarına, ahbaplarına, dost ve partililere vermemiş, her kuruşun hesabını yapmış tüm liderlere halkın teşekkür borcu var.
Bunu da bilelim…
Tek bir örnekle yetinilmeyecek kadar yaşanmış olaylar vardır muhakkak…
Ama ben rahmetli Süleyman Demirel devrinde yaşadığım olayı “örnek davranış “olarak anlatmak isterim.
Bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış müstesna bir anı…
(Devam edecek)