RUHİ SU’NUN CENAZESİ

Abone Ol

Ruhi Su (1912-1985) halk müziğimizin örneklerini kendine özgü bir yorumla seslendirirken yaptığı bestelerde de Türk halk müziğinin ezgilerini ustaca kullanmıştır.

20 Eylül 1985’de Ruhi Su hayata veda ettiğinde Türkiye bir genel seçim yaşansa da 12 Eylül 1980 darbesinin etkilerinden kurtulamamıştı. Darbenin toplum üzerindeki yarattığı yılgınlık sürüyordu. Ruhi Su’nun kanser tedavisi için yurtdışına gitmesi de pasaport verilmeyerek engellenmişti.

Cenazesi Şişli Camisi’nden kaldırılacaktı. Tarih 22 Eylül 1985 Pazar…

Şişli’ye gittiğimde Cami avlusu dolmak üzereydi. İnanılmaz bir kalabalık vardı. Arkalarda bir yer bulabildim. Cenaze namazdan sonra el üstünde Zincirlikuyu Mezarlığı’na götürülecekti. Çıkış kapısına yaklaştığımda gelen çelenklerden çoğunun cami avlusunda kaldığını gördüm. Bir çelengi de ben taşırım diyerek adımdı ki “Gazanfer” diye seslendi biri. Dönüp baktım ki Halim Spatar…

Daha hâl hatır sormadan azarlar gibi bir ses tonuyla “Sen hâlâ çelenk mi taşıyordun?” dedi. Demesiyle de bir gence “Şu çelengi alıver” demesi bir oldu. Bana dönerek, “Senin koluna gireceğim” dedi.

Halim abi 12 Eylül sonrası girdiği hapisten yeni çıkmıştı. Hayli kilo vermiş olduğu görülüyordu. Biz kol kola Zincirlikuyu’ya doğru yürüyen korteje katıldık.

Mecidiyeköy civarına gelmişti ki “Duralım” dedi. İki apartman arasındaki arsada bir tümseği işaret ederek “Beni o tümseğe çıkar” dedi.

Beraberce çıktığımız tümsekte ağır adımlarla ilerleyen korteje bakmaya başladı. Aynı anda ben de korteje bakıyordum ama giden kalabalıktan başka bir şey göremiyordum. “Hadi korteje dönelim” demesiyle arsadaki tümsekten indik. Merakla sordum, “Neye baktım Halim abi?”

“İçerden yeni çıktım. Kortejde çok sivil var. Hepsini tanıyorum. Bunlar bir şey yapacak” dedi. Biz yürümeye devam ettik.

Artık Zincirlikuyu Mezarlığı’nın yakına gelmiştik. Sağ tarafımızda birkaç sıra dizilen polisleri gördük. Bu arada yürüyüş kolu yavaşlamış ve durmuştu. Aklımıza gelen cemaati tek tek arayıp mezarlığa aldıklarıydı ki bir duyuru yaptı polis, “Dağılın mezarlığa girmek yok!”

Kimsede bir hareket, dağılma işareti olmadı. Bir duyuru daha yapıldı. Yine kimse yerinden kıpırdamadı. Az bir vakit geçti, geçmedi yol boyunca biriken polisler cenaze için gelenleri dağıtma amaçlı coplamaya başladılar. En az iki şeritlik yola yayılan kalabalık biranda yaya kaldırımına sıkıştırılmıştı. Coplama devam ediyordu. Halim abiyi kendimce korumak için kollarımı mezarlık duvarına yaslayarak önüne aldım. Böylece ona nefes alacak bir alan açmıştım. Bu arada coplama devam ediyordu. Kalabalıktan bir kişinin sıçrayarak mezarlık duvarını aşmasına ise şaşkınlıkla bakarken yanı başımda tanıdık bir ses, “Gazanfer Halim ağabeyi iyi koru” dedi. Bir döndüm ki Hilmi Yavuz… Bizimle beraber cop ikramından yararlanıyor.

Yorulmuş olmalılar ki durdular ve geri çekildiler. Az sonra bir duyuru yapıldı. “Mezarlığa giremezsiniz. Şu aradan çıkıp dağılın.”

Bizde bir hareketlenme olmadı. O sessizliği Halim Spatar bozdu. “Şu aradan çık ve git.”

Ben de onu eve bıraktıktan sonra gideceğimi söylemiştim ki Halim abi kızmıştı. “Benim evim çok yakın. Mecidiyeköy’de… Sen şu aradan çık. Senin sağ salim gittiğini göreceğim.” Beni koruma amaçlı bir ısrarı vardı.

Gösterilen aradan çıkarken baktım, arkamdan el sallıyor ve git diyordu.

Bir otobüse binerek Taksim’e gittim. Gümüşsuyu’nda Russian Restoran vardı. Dükkâna girdiğimde hiç müşteri yoktu. Bir sarı votka isteyip oturdum. Biraz sonra cenaze için mezarlığa giremeyenlerin bir kısmının burada olacağından adım gibi emindim. Ve öyle de oldu.

Ruhi Su’nun şerefine iki sarı votka içip Taksim Meydanına çıktım. Cenazenin kalabalığını söylediğimde Halim abi “Bazı insanlar böyle birleştiricidir işte” yorumu kulağımda otobüs durağına vardım. 12 Eylül 1980 darbesi sonrası en geniş katılımlı eylem Ruhi Su’nun cenazesinde yapılmıştı.