PEMBE KÖŞK

Abone Ol

Özelliklerimiz, huylarımız malımıza mülkümüze de yansır. "Malı, sahibine benzer." derler. "Aslan, yattığı yerden belli olur." sözü de insanın kişiliği ile ilgili betimlemelerde kullanılır.

Piknik yaptığımız yerlerde, iş yerimizde, evimizde her yerde kişiliğimize özgü yansımalar gezinir.

Bu konuda en değerli laboratuvar konutlarımızdır.

Gecekondu da olsa,

Apartman dairesi de olsa,

Köşk de olsa,

Saray da olsa böyledir.

Kimi yerlere rahat girer çıkarız. Kimi yerlere de ayaklarımız gitmek istemez.

Pembe Köşk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün evi. Atatürk' ün rahatlıkla girip çıktığı, yemek yediği, bilardo oynadığı, salonunda düzenlenen balolara katıldığı bir köşk.

Bahçesinde yüz yaşını geçmiş çınar, çam ağaçları. Yan yana ikiz ağaçlar var. Birini Atatürk dikmiş, birini İnönü. Ağaçlar göğü tutmuş. Köşk küçücük kalmış ağaçların arasında.

Pembe Köşk, deyip duruyorum ama, özenle yapılmış bir gecekondu ile yarıştırsak, gecekondu birinciliği alır.

Burası gösterişsiz, sıradan bir ev.

Adı Köşk.

Sahibi, Kurtuluş Savaşı kahramanı. T. C. Devleti'nin 2. Cumhurbaşkanı.

İtibarlı biri.

Herkesin itibar anlayışı farklıdır.

İnönü ailesinin yaşamında itibar ile onur arabaya koşulu iki koşum atı gibidir.

Atlardan biri devletin itibarı, biri, halkın onuru.

Onursuz itibar, içi boş tenekeye benzer. Sesi çok çıkar, gürültü kirliliği yaratır, o kadar.

Beşikdüzü Köy Enstitüsü mezunu  Sabiha Yılmaz, eşimin halası. Hasanoğlan İlk Öğretmen Okulu mezunu eşim Leyla ile üçümüz 13 Kasım 2024'te Pembe Köşk'teyiz. Öğle kapanma saatine denk geldi kapısına dayanmamız. "Yemek saati, kapalıyız." diyeceklerini bekledik. Buyur ettiler, kapıları açık tuttular. Eşikten içeri adım attığımızda güler yüzlü erkek-kadın görevlilerce karşılandık, içeri alındık. "Madem geldiniz, siz gezip görünüz, ondan sonra çıkarız." dediler.

Kapıdan antreye girdik. Sağımız, solumuz, önümüz tarih. Fotoğraflar, büstler... Az ilerleyince sağda geniş bir alanda sergilenen fotoğraflar, İnönü'nün büstleri. Her yerde Atatürk. Sol taraf sizi yemek odasına götürüyor.

O da ne?

İsmet İnönü'nün kızı Özden Toker yemek odasının kapısında dikeliyor. Bizlere bakıyor. Biz de ona bakıyoruz. Gülümsüyor.

Yanına gidiyoruz.

Kendimi, eşimi, Sabiha Yılmaz'ı tanıştırıyorum.

Sabiha Yılmaz'ın ailesi Çorum ili Alaca ilçesi Harhar köyünde yerleşmişler. Büyük babalarının kardeşleri Samsun Havza'da kalmışlar. Mustafa Kemal Samsun'a çıktığında amca oğulları Çonoğlu Bayram Havza Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı. Mustafa Kemal'in yanından ayrılmıyor. Evine konuk ediyor, yatırıyor. Soyadlarını Atatürk veriyor. Jön Türkleri anımsatan "Con" soyadını veriyor. Nüfus kayıtlarında nüfus memurlarının keyfine göre, aile soyadı "Con, Çon, Can" olarak dolaşıma giriyor.

Sabiha Yılmaz, çantasından fotoğraflar çıkarıyor. Özden Hanım'a gösteriyor, bilgi veriyor.  Yıl 1943, yer Diyarbakır. Topun ardında topçular. Onlardan biri de benim kayınpederim. Topun başında İsmet İnönü.

Bir başka fotoğraf. Yıl 1961, yer CHP binası. Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü öğrencileri İsmet İnönü'nün çevresini sarıp oturmuşlar. İnönü' nün solunda milli voleybolcu da olan Sabiha Yılmaz'ın nişanlısı Bayram Asım Yılmaz.

84 yaşındaki Sabiha Yılmaz'ı yorulmuşsundur diye sandalyeye buyur eden 94 yaşındaki Özden Toker, Pembe Köşk'ün hala genç kızı. Gelenleri ağırlıyor, yakından ilgileniyor.

Sabiha Hanım'ın getirdiği fotoğrafları görevliler alıyor, notlar alınıyor, telefon kaydı yapılıyor. Özden Toker, bizleri önce yemek masasının başına götürüyor. Atatürk, bu masada yemek yemiş. Sonra bilardo masasının bulunduğu odayı gezdiriyor. Atatürk'le İsmet İnönü bu masada bilardo oynamışlar. Balo salonu hakkında bilgi veriyor. Atatürk, bu salonda dans etmiş. Özden Hanım'ın enerjisi, sevinci, heyecanı hiç bitmiyor.

Pembe Köşk'ten sonra Çankaya Köşkü'ne gitmek için arabamıza biniyoruz.

Çankaya Köşkü, Pembe Köşk'ün üst tarafında. Kapısında duruyoruz.

Eşim, sevincini dışa yansıtıyor:

"Çabucak geldik." diyor.

Geçen hafta, Sayın Cumhurbaşkanı, Yürütme'yi burada topladı.

Aracımızın durduğunu gören bir güvenlik görevlisi telaşla bize doğru geliyor.

Açıklama yapıyor.

Önceden randevu alınacakmış.

Gelindiğinde sıra ile girilecekmiş...

Giremedik.

Hevesimiz kursağımızda kaldı, bir yanımız yarım kaldı.

Pembe Köşk anılarıyla döndük.

13 Kasım 2024, Ankara