ON SORUDA BİR GÜNDOĞAR-4

Abone Ol

5- Son yapıtınız “Baldan Yaman Tadı Var “ adlı kitabınız eğitim-öğretim- yazınsal bağlamda küçük ama hayat dersleri büyük yapıtınızı nasıl oluşturdunuz? Sevimli, merak içeren ve öğreten bir yapıt olmuş. Benzeri başka çalışmanız var mı? Kimler neler söyleyip yazdılar bu kitap için?
Gündoğar:
-“Baldan Yaman Tadı Var” adlı bu çalışmam anı öykülerden oluşmaktadır. Öykü ve anı kahramanlarının bir kısmının öznesi kendim; diğerleriyse çocuklarım, torunlarım ve öğrencilerimdir. Bu kitabım bağlamında geride yayımlanmayı bekleyen birkaç dosyam daha var. Minik Serçe, Şenoğlan, Egecan’a Öyküler, Egecan’a Şiirler, Dağların Türküsü, Evkaya’da Su Sesi, Suludere Nazlı Akar, Ceviz Yağmuru, İsminaz, Okusun Gülsün Güldürsün gibi dosyalarımdır. Bunların ilk 6 tanesi şiirsel öykülerden oluşmaktadır.
Baldan Yaman Tadı Var adlı kitabımın kültür ve sanat çevrelerinden oldukça beğenildiğini söyleyebilirim. Telefonla arayan, mektup yazan, gazete ve dergilerde yazan kültür sanat dostlarımın olumlu görüş ve düşünceleriyle birlikte, övücü ve özendirici değerlendirmeleri beni çok mutlu etti. Gelen mektuplarda ve tanıtım yazılarında yer alan yazar görüşlerinden kısa alıntılar vereyim: Bunlardan Köy Enstitülü yazar Ali Dündar:
“… Baldan Yaman Tadı Var kitabınızı gerçek bir doğa tadı, resimleriyle de gerçek bir kitap kokusu alarak okudum Gündoğar. (…) Doğanın ve baldan tatlı Türkçemizin kimliğini yansıtan, dilimizi doğa ve kitap kavramıyla bütünleştiren bir belge oluşturmuşsun…” diye yazmış.
Samsunlu Masal Dedesi Cemalettin Kavaklıgil de:
“Eğitimci yazar Muzaffer Gündoğar Dede, çocukluk günlerine dönüp, o günleri yeni baştan yaşayarak salt çocuklar için değil, yetişkinlerin de zevkle okuyup yararlanacağı güzel bir yapıt çıkarmış ortaya. Kendisini içtenlikle kutluyoruz…” diyor.
Hitit Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Demiryürek’e kulak verelim şimdi de:
…“Baldan Yaman Tadı Var” kitabı (…) bir solukta okunuyor… Okurken, çocukluğum, okul yıllarım, köy hayatım geldi gözlerimin önüne. Tatlı hülyalara daldım…”
“Eskilerin deyimiyle “velüd” yani “verimli” bir yazar Muzaffer Gündoğar. (…) “Baldan Yaman Tadı Var” kitabı “sevgi, özlem, mutluluk” temalı…” demektedir.
Fatma Nilüfer Yalçınkaya:
“… Anı-Öykü biçemiyle yazılmış kitap, okuru sarıp, sarmalıyor. Çocuklar için yazılmış gibi algılansa da, içeriği biz büyükleri de çocukluğumuza götürüyor. (…) 1950’li yılların; öğretmen- öğrenci, insan-doğa, okul, yol, hava, ekonomik koşulları, zorlukları… Kitap; düşündürüyor, hüzünlendiriyor, gülümsetiyor anılara götürüyor!…“Tadı baldan yaman bir haz bırakıyor belleğimizde…” diye değerlendirirken, eğitimci yazar Şahin Ertürk de;
“… Eserin içeriği zengin. Genel hatlarıyla bakıldığında bile birçok temanın işlendiği görülüyor kitapta: Aile, eğitim, öğretim, kültürel gelişim, yardımlaşma, büyüğe saygı, küçüğe sevgi, sabır, kanaat, evlat sevgisi, sosyal sorumluluk, doğa sevgisi… Eserin her cümlesi yazarın insanla bu temalar bağlamında samimi söyleşisi niteliğinde. Anlatımdaki sadelik, hayattaki doğallık havasını hissettiriyor…” diye yazmış.
Buradan kitabım üzerine söz eden tüm yazar dostlara en içtenli teşekkürlerimi iletiyorum.
Kademoğlu:
6-“Çocuk Yazınına Ses Olan Yazar” (Ahmet Özer) kitabını hazırlayan olarak yanlışlıkla sizin adınızı yazmıştık. Bu bir basım yanlışıydı. Bunu düzeltmeme izin verir misin? Kısa bir içerik ve önsöz de ekleyebilirsiniz.
Gündoğar:
-Sevgili Mustafa Ağabey. 2007 yılının Kasım ayında “Geçen Yüzyıldan Anılar” ve “Çocuk Yazınına Ses Olan Yazar” (Ahmet Özer’in bana ilişkin betimlemesi) adlı iki kitabımı Ankara’da Payda Yayınları arasında siz basmıştınız. Aslında “Çocuk Yazınına Ses Olan Yazar” adlı dosyam; yazar ve sanatçı dostlarımın kültür ve sanat dergilerinde ve mektuplarda benimle ve kitaplarımla ilgili yazdıkları yazılardan oluşuyordu. O taslak dosya da sizdeydi. Onun da bir jest olarak yayımlanacağını açıkçası hiç düşünmemiştim. O nedenle, kitabın yazarı olarak adımın yazılıp yazılmaması söz konusu olmadı. Açıkçası aklımıza bile gelmedi. Ancak, kitap basılıp bana ulaşınca bu yanlışlığı fark ettim, ama iş işten geçmişti bir kere. Bu beni çok rahatsız etti. Sanki ben kendi kendimi reklam ediyormuşum gibi bir konuma düşmüş, çok utanmıştım. Bunu düzeltme olanağı yoktu. Bu yanlışlığı çevremdeki arkadaşlarımla paylaştığımda onlar da benim duyarlığımı haklı bulmuşlar; “Düşüncen doğru. Bu kitabın yazarı konumunda sen olmamalıydın. En uygun ad da kitabı basan Mustafa Kademoğlu adı olmalıydı” demişlerdi. Kitabı her imzalayışımda çevremdeki dostlarıma ve yazar arkadaşlarıma bu yanlışlığı açıklamakta zorlandığımı belirtmeliyim. Bu kitabın hazırlayıcısı olarak, kitabı basan Mustafa Kademoğlu’nun adı, yani sizin adınız yazılmalıydı. En doğrusu da buydu.
Kademoğlu:
7-Bir eleştirmen, “Şimdi o eski şiirin ustaları yok. Şimdikiler sözcükleri yan yana alt alta yazıyorlar. İçerik ve tema olarak sığ şiirler yazılıyor” demişti. Ben de üst üste koysalar daha güzel olacak esprisini yapmıştım. (yığma şiir diyorum ben de) Bu konuda ne söylersiniz?
Gündoğar:
-Şiir konusundaki duyarlı tavrınıza katılıyorum. O eleştirmenin bu konudaki görüşleriyle sizin görüşleriniz de hemen hemen aynı noktada örtüşüyor. Sizin “yığma şiir” tanımlamanız da yerinde. Yan yana, alt alta dizilen sözcüklerle oluşturulan içerik, tema ve duygudan yoksun sözde şiirlere şiir diyoruz yine de. Bunlar şiir mi değil mi? Asıl bunun üzerinde durulması gerekir, derim. Ama bu kez de bu şiir taslaklarına değer verildiği anlamı çıkmaz mı? Herhalde öyle olur.
Oysa şiir, duygu yoğunluğu, düşünce yoğunluğudur. Şiir imge yumağından çağlayanlar gibi dökülen bir güzelliktir. Nitelikli, usta işi, imge ve betimlemelerin yerli yerinde kullanıldığı şiirler değerini hiçbir zaman yitirmeyecektir. Kuşaklar sonra bile zevkle okunup tat alınacaktır. Sözgelimi, örnek vermek gerekirse; Nazım, Fazıl Hüsnü, Orhan Veli, Cahit Sıtkı, Cahit Külebi, Necatigil, Can Yücel, Attila İlhan gibi şairlerimizin şiirleri çağını aşacak şiirlerdir. (SÜRECEK)


Muzaffer Gündoğar, Çorum İletişim Lisesi öğrencileriyle söyleşirken…(Mayıs 2000)

Gündoğar, Abdulkadir Ozulu ile, “10 milyar meşe palamudu” kampanyasında Laçin kırsalında meşe palamudu ekerlerken.

(*) Mustafa KADEMOĞLU’nun Mayıs 2016 tarihinde çıkan “Yüzüm Bana Benzer”adlı kitabında yayımlanmıştır.