ÖĞRETMEN İMAMA YENİLDİ Mİ?
Şerif Mardin, bir sosyolog ve siyaset bilimcisidir. 2007 yılında "mahalle baskısı" kavramını dillendirmişti.
Geleneksel yapıdan süzülerek gelen, görünmeyen ama hissedilen, büyük olasılıkla kadın cinayetlerinin bile arkasında olan, yani yazılı olmayan kuralların baskısı idi.
Ve Şerif Mardin, daha da çarpıcı bir tespit yaparak Mayıs 2008'de bir konferansta, "öğretmen imama yenildi" demişti.
Galiba 1950'den bugüne olan siyasal süreç, son 13 yıldır yapılan seçim sonuçları, özellikle de son iki yılda yapılan 4 seçim, sanki bu tespiti doğrular, Cumhuriyet'in 65 yılını özetler olmuştu.
Elbette burada "öğretmen" ifadesinde, "cumhuriyet değerlerini" temsil eden bir kimlikle laik kesim; "imam" ifadesinde de "dolgusu İslami değerler olan geleneksel yapıyı" temsil eden muhafazakâr kesim vurgulanmıştı.
***
Peki, eğer bu tespit doğru ise öğretmen imama neden yenilmiştir.
Elbette bu sorunun cevabı, ciddi bir sosyolojik araştırmanın ve soruşturmanın konusudur.
Öyle ki, bugün yaşanan laiklik-muhafazakarlık, ilericilik-gericilik, sağcılık-solculuk ve Kemalizm gibi tartışmalar, Şerif Mardin'in tespitindeki gibi "öğretmen-imam" kavgasında formüle edilir hale gelmiştir.
Bunun asıl suçlusu, batı tipi moderniteyi bu topluma giydirmek isteyen kesimle buna itiraz eden, özellikle İslami muhafazakarlığın kavgasından yararlanmak isteyen siyasettir.
Dokusu doğu kültürüyle, İslami değerlerle dolu bir toplumun, 500 yıl önce rönesansını yaşamış batılı bir topluma dönüşmesindeki zorlukları göremeyen aydın da sorumludur.
Nitekim Cumhuriyet döneminin filozofik bir bilgesi Sakallı Celal, bu tip aydını şöyle tanımlamıştı:
"Türkiye'de aydın geçinenler, doğuya doğru giden bir geminin güvertesinde, batı yönünde koşarak batılılaştıklarını sanırlar" demişti.
***
Özellikle belirtmeliyiz ki, Türkiye tarihinde köklü bir aydınlanma, daha genel bir ifadeyle bir "kültür devrimi" yaşanmamıştır. İşte bu olgu, feodal ve İslami değerlerin bileşimi olan geleneksel kültürün değişimini zorlaştırmıştır.
İlk kez 1940'lı yıllarda başlatılan ve Anadolu aydınlanmasının üniversiteleri olması hedeflenen "Köy Enstitüleri" ise 1946'dan itibaren tasfiye edilmiştir. Toprak ağalarının, batılı emperyal güçlerin yerli işbirlikçilerinin baskıları ile hemen kapatılmıştır. Kurucu iradeyi temsil eden güçler bile buna direnememiştir.
Prof. İlber Ortaylı, modern bir topluma dönüşmesi istenen, ama geçmişin tüm değerleriyle dolu bu sosyolojik yapıyı, çarpıcı bir tespitle şöyle açıklar olmuştur:
"...bizde resim yoktur, heykel sanatı yoktur, musikiyle uğraşılmaz, filozof yoktur. Fakat ölmeyen sanatımız, vasfımız askerliktir" demiştir.
Elbette felsefenin olmadığı, filozofun olmadığı, daha genel anlamda düşünürün yetişmediği toplumlarda, çağdaş bir aydınlanmanın oluşması zordur.
İşte Cemil Meriç bu olguya başkaldırmış, duyduğu tepkiyi şöyle ifade etmiştir:
"Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandığı bir ülkede, düşünce adamı nasıl çıkar" demiştir.
***
Batıdan taklit bir burjuva kültürü, toplumu daha büyük ölçüde geleneksel kültürün içine hapseder olmuştur.
Değişimi çok zor olan muhafazakar kesimin her türlü itirazı, tercüme edilip anlaşılması yerine ret edici bir tavır konulmuş olması ise bu kesimi, inancı siyasi malzeme olarak kullanmak isteyenlerin yanına itmiştir.
Özellikle laik ve sol kesimin, bu nedenle kendisini de bir sorgulaması gerekir.
Ve bugün İslamlaşmak, inançlı olmanın ötesinde bir anlam kazanmıştır bu toplumda. Muhafazakar kesim için, sistemin baskısına karşı duran bir kimlik olarak görülmüştür.
Cumhuriyetçi ve laik bağlar zayıflatılmış, inanca dayalı geleneksel bağlar giderek güçlenmiş ya da güçlendirilmiştir.
Bunda, siyasi kavganın daha da çok belirleyici etkisi olmuştur.
***
Peki, bu kavgada gerçekten imam mı kazanmıştır, hayır. Ama kazandığını sanmıştır.
Bu kavgada, toplumsal aydınlanmadan, toplumsal uyanıştan, toplumsal muhalefetten korkan ve "Batılı Küresel Güçler"e hizmet edenler kazanmıştır.
Geleneksel değerler bu kavgada araç olarak kullanılmıştır. İmam da bunu görmelidir, öğretmen de bunu görmelidir.
Suriye'ye, Irak'a, Afganistan'a, Libya'ya bakılması bile yeterlidir.
Ama bir kez daha belirtelim ki:
Burada sözü edilen imam, geleneksel yapıyı ve İslami değerleri temsil eden muhafazakar kesimdir.
Ve burada sözü edilen öğretmen, cumhuriyet değerlerini temsil eden laik kesimdir.