NÜKLEER TEHLİKESİ

Abone Ol

Ukrayna savaş alanında yürütülen kavga farklı bir noktaya evrilmiştir. NATO güçleri ve kısaca Batı emperyalizmi Zelensky yönetimini ve tüm ülkeyi içeride işlediği insan hakları suçlarını görmezden gelerek desteklemiş, kışkırtmış ve Putin’in önüne atmıştır.

Şimdi Ukrayna NATO’yu kendisini korumaya davet ediyor, çok güvendiği NATO yanaşmıyor, alttan alta silah ve cephane gönderiyor. Ukrayna barut fıçısına dönmüş durumda. Henüz doğrudan savaşa girme eğilimi göstermiyor. NATO patronları da biliyor ki karşılarındaki güç ne Saddam, ne Mübarek, ne Esad, ne de “turuncu devrim” adı altında çökerttikleri bir ülke yönetimidir. Karşılarında kendileri kadar güçlü, kendilerinin sahip olduğu olanaklara sahip, vurucu gücü çok yüksek, uzay yarışında geri kalır yanı olmayan yayılmacı başka bir odak: Rusya, var!

Belli ki NATO’nun en ufak bir adımına karşı Putin bütün olasılıkları hesaplayarak karşılık vereceği bir hazırlık yapmış. Bunu açıklamaktan da geri kalmıyor, nükleer kozunu sahaya sürüyor. Çatışma bu aşamaya ilerlerse yalnızca bölgemiz değil tüm dünya etkilenecektir. Enola Gay’in Hiroşima’ya, Nagazaki’ye bıraktığı atom bombalarından on kat daha güçlü füzelerin ve SS savunma sistemlerinin nerelere odaklandığını henüz bilmiyoruz. Patlamaya başladığında öğreneceğiz ve bu dünyada insanoğlunun ya sonu olacaktır ya da canlı yaşamda binlerce yıl alacak bir yara açılacaktır. 2020 verilerine göre dünya nüfusu 7, 753 milyardır. Bu kadar insanın kaçının hayatta kalacağı, kalsa bile ne kadar yaşayabileceği, dünyada yaşanacak bir ortam kalıp kalmayacağı bilinemez.

Üstelik NATO’nun Ukrayna – Rusya sınırında kimyasal silah üreten bir fabrika kurduğu ve çalışır durumda olduğu yansıdı basına. Bu silahları Saddam Halepçe’de kullanmıştı ve binlerce Kürt’ü katletmişti, elma kokulu gazıyla. İnsanlık suçuydu işlenen. Bu gazların kasıtlı veya kazara vurularak patlatıldığını düşünelim. Bölgemiz ve ülkemiz ne kadar büyük bir tehlike içerisinde, görebiliyor muyuz?

Yayılmacı Putin Rusya’sı sahip olduğu yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle hırçınlaşmış, NATO karşısında gücünü ortaya koymuştur. Bu saldırının altında Putin’in NATO’nun dağıtarak yediye böldüğü Yugoslavya deneyiminin tekrarlanabileceğini görmesi de düşünülebilir. KGB patronluğundan gelen Putin bu oyunu görmüş olmalı, ülkesini NATO’ya yem yapmayacaktır. Yugoslavya’nın dağılmasından yeterli dersi çıkarmıştır. Nereleri vuracağını kestirmek zor değil. Federasyon olarak varlığını sürdüren Rusya’yı aynı sona götürmeyecektir. Kanımca meselenin altında bu deneyim yatıyor. Vurucu gücünü kullanarak Ukrayna’yı işgale devam etmektedir. Bu vurucu gücün nerede duracağını kestirmek zor! Rusya’nın büyük kentlerinde savaş karşıtı gösteriler de tüm hızıyla devam ediyor. Savaş karşıtlarının sesini Putin derhal bastıracak iç güçleri işe koşuyor. Çok tanıdık bastırma teknikleri izliyoruz.

Ayrıca Rusya Federasyonu’nun dağıtılması Çin’in, İran’ın ve Hindistan’ın hiç işine gelmez. Kuzey Kore’nin tombik Kim’ini de hesaba katalım. Rusya’ya karşı ciddi bir saldırı Kim’in nükleer başlıklı füzeleri havalandırmasını tetikleyebilir.

NATO Rusya’yı Saddam gibi kolay lokma olarak görseydi böylesi bir pasif tavır koyar mıydı? Hiç sanmıyorum. Irak petrollerine ağızlarının suyu akarak bakan İngiltere ve Fransa başta olmak üzere bir NATO’lular arası koalisyon oluşturur, Ukrayna gibi NATO’ya girme heveslisi ülkeleri de yedekler, birkaç yalan bahane uydurarak derhal işgale girişirdi. Irak’a kitle imha silahları var yalanıyla girmediler mi? NATO üyesi olmayan Ukrayna’nın Irak işgalinde rolü neydi? Neden savaş tamtamları çalarak Irak çölüne 5000 asker gönderdi? Petrol pastasına çöreklendi? Yoksa Kore macerası gibi bir maceraya mı itilmişti? Kolay lokmaya her leş kargası dalar, alabileceğini alır. Amaç bu olmasın sakın?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, son verilere göre 13.5 milyon insanın sığınmacı olarak Batı ülkelerine geçişi elbette kabul edilemez.

Rusya’nın Ukrayna’da savaş suçu işlediği, soykırım uyguladığı söylentileri Batı medyasında ve çevre medyada geniş yer buluyor. Doğrudur, savaşın kendisi bir insanlık suçudur. ABD önderliğindeki koalisyon güçleri Irak’ta 500 bini çocuk olmak üzere 1 buçuk milyon insanı öldürdüğünde, Suriye’de 600 bin insanı katlettiğinde, Libya, Tunus ve Afganistan’ı kana buladığında bu medya tröstleri neredeydi? Bu ülkelerde işlenen cinayetler soykırım sayılmıyor mu? İnsanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamına girmiyor mu?

Soykırım konusu açıldığında ABD’nin, başta kıta yerlileri olmak üzere, vereceği çok hesap var.

“Irak’ta 500 bin çocuk öldürdük. Buna değdi. – Madeleine Albright, ABD’nin ilk kadın dışişleri bakanı. 29 Temmuz 2015” En yetkili ağızdan çıkan bir itiraf! Bu itirafı duyan hangi vicdan sızlamaz? İtiraf uluslararası adalet divanına taşındı mı? ABD soykırım işleyen en büyük terörist devlettir, yavrusu da Akdeniz’in doğusuna yuvalanmıştır; İsrail.

Emperyalizm nerede çıkarı varsa oraya göz diker, nerede dikili bir ağaç görse o ağacın meyvelerini ve ağacın kendisini toprak altındaki kılcal kök damarlarına kadar tüketmedikçe o alanı terk etmez. Geride artık içi kof, üflesen yıkılacak, suyu çekilmiş bir ağaç cesedi kalmıştır.

İki yılı aşkın bir süredir devam eden Rusya askeri harekatı giderek yayılma, tüm Ukrayna’yı kapsama eğilimindedir. NATO kışkırtması devam ediyor. NATO ülkelerinden Ukrayna’nın Neo-Nazi yönetimine silah ve Avrupa’nın beyaz cihatçı Nazi yığınağı devam ediyor. Çok vahşi savaş suçları gözlemliyoruz. Rusya yanlısı olduğunu düşündükleri insanların pantolonlarını çıkarıp direklere bağlandığı görüntüler düştü medyaya. Bağlanan insanlar donmaya terk edilmiş. Karşı tarafın Çeçen paralılarının ve Wagner milislerinin de yaptıkları veya yapacakları çok farklı olmayacaktır. Paralı asker sadece öldürmek üzere vardır. Wagner paralı katilleri de rol üstlendiler. Savaş çok tehlikeli noktaya taşınmıştır. İkide bir nükleer ve yeni bir dünya savaşı tekerlemesi yapılması işin boyutunun sadece Ukrayna olmadığına işaret ediyor.

Bu noktaya nasıl gelindi?

Asıl üstünde durulması gereken soru bu olmalı.

23 Ağustos 2023