NÖBETÇİ ECZANELER; TABELASI YANAN, VİCDANI SÖNEN SİSTEM

Abone Ol

Bir an için empati yapalım: Bir Pazar günü, Çorlu’da, evinizdeki misafir çocuğu hastanenin acil bölümüne, göz muayenesine götürüyorsunuz. Doktor bir damla ve bir merhem yazıyor. İlacı almak için hastanenin en yakınındaki nöbetçi eczaneye gidiyorsunuz; ilacın biri var, diğeri yok. İkisini de aynı yerden almak için bu defa evinize en yakın nöbetçi eczaneyi tercih ediyorsunuz. Oysa internetten okuduğunuz yönlendirme yanlış bilgi veriyor. Cumartesi gününün nöbetçi eczanelerini, Pazar günü açık gibi yanlış gösteriyor.

Şehrin en üst başından başlıyorsunuz. Bu defa eczanelerin ekranlarının doğru olacağını düşünerek, tek tek ekranlara bakmaya karar veriyorsunuz. İlginçtir, abartısız yazıyorum, on eczaneden dokuzunda yönlendirme ekranı yok. Diyelim ekran ya da sistem arızalı, bir dosya kağıdına yazıp asmak da yok. Eskiden bu işler ciddiye alınırdı, belli ki artık eczacılar da düzenin bozulmasına uymuş, onlar da bu çöküşten nasibini almış.

Artık çoğu eczane yönlendirme yapmıyor. Haliyle, bağlı oldukları eczacılık odaları ve sağlık kuruluşları da aynı dejenerasyonu yaşıyor. Denetim yok, yaptırım yok, ıstırabı vatandaş çeksin, eczane eczane koştursun, nöbetçi eczane bulacağım diye. Aradığım ilacı gittiğim dördüncü nöbetçi eczanede bulunca, acaba bu ıstırabı tek ben mi yaşıyorum diye, ilaç alan diğer müşterilere sordum; herkes aynı sorundan şikâyetçi.

“Yasaya göre zorunlu” olan nöbetçi eczane tabelası ya dijital ekran olarak bozuk, ya sistem kurulmamış. Ya da ekranı alıp güneşin tam karşısına koymuşlar, ekranı okumak için sefil oluyorsunuz. Bunun doğru olmadığını o ekranı oraya koyan da biliyor. “İdare-i maslahat”çılığını öyle gidermiş. Halka hizmet geri planda olunca, maksat görevini yapmış gibi gözükmek.

Çağ atladığımızla övüneduralım, sağlık sisteminin her alanında bir bilinmeze doğru savruluyoruz. Şimdi soruyorum. Eczacılık mesleğinin bağlı olduğu bir kurum yok mu? Elbette var. Ama bir işe yarıyor mu? İşte burası meçhul. İroni mi? Hayır, trajedi.

Yahu bir göz damlasını bulmak için neden dört kapı dolaşmak zorundayım? Neden nöbetçi eczane listesini bulmak bir hazine avına dönüşmüş? Dijital çağda koca bir sektör, bir listeyi düzgünce yayımlayamıyor. Eczacı odaları ne iş yapar, bunca “birlik” neden sadece tabelada birlik?

İşin bir başka yanı daha var: Ben bu karmaşayı yazarken dahi bazıları bana “abartıyorsun” diyebilir. Buyurun gelin, elimde fotoğraflar var. Ekranı kararmış eczane önlerini, tabela koymayan eczaneleri belgeleriyle gösterebilirim. Ancak bunlar sadece benim görüntülediklerim değil, aynı durumda olan onlarca eczaneye haksızlık olmasın. Elbette görevini hakkıyla, az da olsa yapanlar var. Bizim sözümüz işini hakkıyla yapmayanlara.

Bazı ilaçların kullanımı için bazen dakikalar önemli olabilir. Bu kargaşada geçen zamanın sorumlusu kim? Yine vatandaş elbette! Çünkü bu ülkede vatandaş, “hizmetin değil, ihmalin sorumlusudur.

Asıl konu şudur: En tepedeki kişi çıkıp, “Anayasayı tanımıyorum, saygı da duymuyorum” diyorsa; eczanenin tabela asmaması zaten ulusal geleneğe dönüşmüştür. Kurumsuzluğun, sorumsuzluğun, duyarsızlığın öyle doğal bir parçası olmuşuz ki, artık göz damlası bulamamak değil haber konusu, ülkenin özeti oluyor.

Yeni doğan bebeklerin ölüme terk edildiği bir sistemde, dijital tabelanın yanmaması küçük olaydır elbette. O yüzden tabelasız eczanelerle birlikte, vicdanların da nöbetçi olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.