NEFİS MUHASEBESİ

Abone Ol
Yüce Allah cc. hazretleri, yarattığı tüm canlıların ömrüne bir hudud koymuştur. Özellikle insanoğlunun önüne bütün nimetlerini sermiş, insanı bu geçici dünyada çetin bir imtihana tabi tutmuştur. Bu sadece ahiret için değil, dünya işlerinin de düzenli gitmesi için hesap ve kitaba dayalı, hesap verilebilir bir ömür sürmemizi emretmiştir. İnsanı başıboş bırakmamış, dünyada hiçbir varlığı boşuna değil, mutlak bir sebeple yaratmıştır. Bu dünya sebepler dünyasıdır. Takdir Allah’tan, tedbir-sebebe sarılmak kuldandır demiştir.
*
Bu dünyada hesapsız-kitapsız bir iş yoktur. Hangi iş olursa olsun, her mümin akşam olunca bugün kendim, ailem, insanlar, vatanım, milletim, dinim için ne yaptım, ne yapmalıydım, ahiret için Allah için kazancım ne oldu şeklinde mutlaka kendimizi hesaba çekmeliyiz. Gelecek günlerimizi, geçmiş günlerden daha çok faydalı geçirmeliyiz.
R.SAV. efendimiz; “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır. Mutlaka sonraki gün, geçen evvelki günden maddi ve manevi yönden yararlı olmalıdır” buyuruyor. Bu hususta ulu Allah insana akıl-fikir-mantık ve güç vermiştir. İmkanlar vermiş ve bütün nimetlerden nefes nefes hesap soracağını açık ve net olarak değişmez-değiştirilemez Kur’an ayetleri ile bildirmiştir. Peygamberler göndermiş, kuralları ile bizleri uyarmıştır.
Demek ki her nimet bir külfet karşılığıdır. Zahmetsiz nimet olmaz. Yani yaşantımız sorumluluktur. Ahiretin sorumluluğu, dünyadaki sorumluluğumuzdan çok çok daha ağırdır. Şöyle dersek daha iyi anlaşılır; iğneden ipliğe, saraydan çöplüğe, hak hukuk kul ve Allah hakkından sorulacaktır. Bu hususta en ufak şüphe ve tereddüt küfürdür. Bir müslümanın kârı asla düşünülemez. Çaresi ise hesabını düzgün yapıp alnı ak, kalpi pak huzura varabilmektir.
Bu sorumluluklarımız nedeni ile dünyada bir yolunu bulup kurtulabiliriz. Ama ahirette bu asla mümkün değildir. Mahşerde milyarlarca insanın huzurunda işlediğimiz günahlarımız fiilen film şeridi gibi teşhir edilecek, hatt ao kadar ki suçu işlediğimiz yer, taş, toprak, ağaç, el, ayak bütün azalarımız dile gelip şahitlik yapacaklar, insanlar cennet veya cehenneme gitme karrını kendileri tasdik edecekler. Tabiki ulu Allah’ın rahmeti gazabını geçmiştir. Umulur ki, tevbeler kabul ola, günahlarımız affola, R.SAV.in şefaatı bizlre nasip ola, ümidimiz budur.
*
Şimdi yüce Allah’ın konumuz ile ilgili birkaç ferma ilahisini sizlere arzedeyim. Allah tesirini halk eylesin inşallah. Yüce Allah buyuruyor: “Herkesin dünyada işledikleri iyilik ve kötülük, sevap ve günahlarının işleniş anındaki resimleri ile beraber kaydettiğimiz amel defterini boyunlarına asılı olarak mahşerde mizan terazisine getireceğiz. O gün insanlar defterlirindeki kayıtlı olan günahlaıını görünce, bakmak istemeyecek, kendisi kendinden nefret edecek. Aman yarabbi, bu nasıl kitap ki en ufak bir günahı bile yazmış. Büyük dememiş, küçük dememiş, bir ömrün hesabını nefes nefes yazmış diye haykıracak. O gün oku kitabını, gör yaptıklarını denilecek, o günün hesap derdi sana yeter, kim iman edip doğruyu yapmışsa ve iman ile tevbe ile ölmüşse, hesabını bu dünyada yapıp pak olarak mahşere varmışsa, kendisini kurtaracak, kim de Allah korusun inançsız olarak ahirete göçmüşse ebedi cehenneme girecek, kim de dünyada iman ehli olduğu halde tevbesiz sevapsız inşallah imanlı gitmişse cezasını çekecek ama sonunda cennete girecektir. (İsra 14-15. ayetler, sh. 15. cüz)
NETİCE: Kim zerre kadar şer, kötülük yapmış ve tevbe etmemişse, cezasını çekecektir. (Zihal suresi 7-8. ayetler) Mizan terazisi milim eksik tartmaz. Ahiret sorgusu çetin olacaktır. Hesabını burada yapıp hazırlıklı olanlar lnı ak, kalbi pak, imanlı ve salih amelleri ile mizana çıkanlar için bir sorun olmayacak, yüzleri ayın ondördü gibi parlayacak, mahşere geleceklerdir. Ne mutlu aklanan, paklanan kuşlar gibi cennet bahçesine konan müminlere.
Kur’an’da en çok ayet ebedi olan ahiret hayatı ile ilgilidir. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa SAV. de “Ey ümmetim, sizler hesaba çekilmeden şimdi burada kendi esabınızı kendiniz yapınız. İşinizi mahşere bırakmayınız. Nefsinizi ve neslinizi kurtarınız” buyurmuştur.
Bu hesaptan kurtulmak ancak dürüst bir hayat sürüp Allah’a kul, habibine gerçek ümmet olmakla mümkündür. Şu anda fırsat-imkan elimizdedir. İşimizi yarına bırakmadan ahiret muhasebemizi hemen yapmalıyız.
Şair; Ölüm demez yiğit koca / gelir bir gün ya bir gece / eli kefenli bir yüce / soyar tenin demedim mi, diyor.
Evet;
Hiç güvenme şu dünyaya
Sonu viran olur bir gün
Nerde malım mülküm dersin
Sonu talan olur bir gün
Gençliğine hiç güvenme
Aman benim, ben deme
Kul hakkını sakın yeme
Hesabını verin bir gün
Gün gelir de gençlik biter
Bu imkanlar elden gider
Bütün dostlar veda eder
Ömür biter, gider bir gün
Dinle bunları ibret al.
Boş hayale dalma sakın.
Sıhhatine güvenip de bataklığa girme sakın.
Ağaran saçlar ağrıyan başlar.
Dökülen kaşlar, çürüyen dişler.
Vaktin geldiğini haber veriyor.
Bükülen beller, titreyen eller
Solan mor güller, kırılan gönüller
Vaktin geldiğini haber veriyor.
Fersiz gözler, tesirsiz sözler
Bozulan özler, buruşan yüzler
Vaktin geldiğini haber veriyor.
Ey insan yüzün ak gönlün pak
Gitmek istersen huzura
Kul hakkı ile girme mezara
Hz. Muhammet gibi ersen Hezara (bin)
Vaktin geldiğini haber veriyor.
Hesap sorulmadan yap hesabını
Affın dile haktan ört ayıbını
Durma telafi et sen kayıbını
Hazır ol divana öldüğün zaman
Fikret hoca bunlar bilinen şeyler
Anlayanlar için anlamlı şeyler
Akıllı olanlar tedbiri eyler
Ulu Rabbim bizleri hep mutlu eyler
Sakın ayrılmayın hakkın yolundan
Eğer tuttun ise yetim elinden
Kurtuldun o zaman zebanilerden
Yarın mahşere vardığın zaman.