Neden?

Abone Ol

Son yılların en ilginç maçlarından birini izledik Cumartesi günü. Ahlatcı Çorum FK, uzatmalarla birlikte 90 dakika 10 kişi oynayan Sakaryaspor’u yenemedi. 1-0 geriye düştüğü maçta 1 puana razı olmak zorunda kaldı.

Sakaryaspor’un içerisinde bulunduğu kaos nedeniyle, maçla ilgili farklı bir galibiyet beklentisi vardı. Üstüne, konuk takımın henüz 10.dakikada 10 kişi kalmasıyla beklentiler daha da arttı. Maça dirençli bir görüntüde başlayan Sakaryaspor 16.dakikada golü bulunca Çorum Şehir Stadı’nda büyük bir şok yaşandı. Rakibin 10 kişi olması, umutları hep diri tutarken, saç baş yolduran goller kaçtı. Ahlatcı Çorum FK, topa sahip olma, şut, korner ve rakip ceza sahasında topla buluşma gibi alanlarda istatistiki rekorlar kırmasına karşın bir tek rakip takımın direncini kıramadı. Çuvalla gol kaçtı. Polonya Milli Takım Teknik Direktörü bu maçı izlese, sanırım kaleci Jakub Szumski’ye eldivenleri hemen verirdi.

Onca golün kaçmasını sadece şanssızlıkla değerlendirirsek kendimizi kandırmış oluruz. Şanssızlıktan ziyade beceriksizlik dersek daha doğru olur. Szumski kendisi ve takımı adına iyi bir maç çıkarttı, ama başarısında Çorum FK’lı futbolcuların beceriksizliği belirleyici faktördü. Penaltıyı kaleci kurtarmadı zaten, top auta gitti. Diğer birçok pozisyonda da toplar hep kalecinin üzerine vuruldu.

16 kornerden 1 gol bile çıkartamıyorsa bu takım, ciddi problemler var demektir. 37 şutun çoğu dağlara taşlara gidiyorsa, yine bir sorun vardır.

Özetle, özellikle Çorumlu sporseverlerin penceresinden bakıldığında heyecanlı ve seyir zevki yüksek bir maç oldu. Ama ben olaya sonuç odaklı bakıyorum. Topu üç direk arasından geçirip, hele de 10 kişiyi yenemiyorsan söylenecek fazla bir şey yok.

Geride kalan 4 haftanın geneline bakıldığında takımın istim üstünde olduğunu söylemek mümkün. Milli ara ilaç gibi geldi. Koskoca sezon başı hazırlık dönemini iyi geçiremeyen takım, umarım milli arayı iyi değerlendirir ve bir an evvel üst sıralara doğru tırmanır. Yoksa bu ligin şakası yok.

*

Ne yapılmalı peki? Bunu söylemek benim haddime değil! Kulüpte her şeyi çok iyi bilenler olduğuna göre, ne yapılacağını da bilirler. 

Konu buraya gelmişken, geçenlerde Ahlatcı Holding’le kulüp isim sponsorluğu anlaşmasının imzalandığı törenle ilgili de birkaç şey söylemek istiyorum. Toplantının amacı neydi, olay nerelere geldi.

Başkan, bu sezon basını hedef tahtasına koymuş görünüyor. Biri sezon sonu canlı yayınında, biri de geçen haftaki sponsorluk imza töreninde olmak üzere bizimle ilgili konuştu. İkisini de hayretler içerisinde dinledim. İlkinde pek durmadım üstünde, ama ikincisinde dozu artırarak konuşunca, değerlendirme zorunluluğunu duydum.

Birincisi, antrenmanlar 2018’den beri basına kapalıydı. Ta ki, bu sezon 8 Ağustos’ta yönetim ve teknik heyet kanadıyla yaptığımız toplantıya kadar. O toplantıda da antrenmanların sadece ilk 10 dakikasının basına açılması kararı alındı. İlk 10 dakikada da zaten sadece ısınma bölümünü izleme şansımız var. Başkan ikide bir “gazeteciler antrenmana gelmiyor” diyor ya, sanırım yanlış bilgilendiriliyor.

İkinci toplantıda ise öyle cümleler kurdu ki, “Çorum FK olmasa gazeteler bir hiç” noktasına getirdi olayı. Devamında da, “Bizim medya birimi gazetelere çalışıyor. Fotoğraf atmayınca küsüyorlar” gibi şeyler söyledi.

Bu kulüp şirket yapıldığında medya birimini kurduran biz değiliz. Bugün birçok, hatta tüm kulüplerin sosyal medya departmanları var. Zaman zaman bizler de haber ve fotoğrafları kullanıyoruz. Aynı şekilde Çorum FK’nın sosyal medya hesaplarından da fotoğraf ve yazılı haberleri kullanıyoruz. Başkan’ın bunu, bizlere özel bir durummuş gibi “lütuf” olarak lanse etmesine bir anlam veremedim.

Elbette medya departmanı gazetelere çalışmıyor, bugüne kadar da bu doğrultuda bir talebimiz olmadı. Ama antrenmanların basına kapalı olduğu ve fotoğrafların medya departmanı tarafından servis edildiği zamanlarda, nasıl fotoğraflar istediğimizle ilgili elbette konuştuk. Bunun “yoksa küsüyorlar” diye ifade edilmesini anlayamıyor ve yorumunu kamuoyuna bırakıyorum.

Ha, benim ve gazetemin böyle bir lütfa ihtiyacımız da yok. Bu yüzden, whatsapp grubundan çıktık.

Bir de, “Gençlerbirliği maçında kaç gazeteci vardı sahada?” diye ikide bir söyleniyor.

Oysa, bugünün kulüp yöneticileri belki minik takımda top koştururken, ben ve benim gibi bir çok gazeteci arkadaşımın, kelle koltukta gitmediğimiz deplasman kalmadı. Gençlerbirliği denildiği için sadece Ankara’yı yazıyorum. O Ankara’da polis, iki kez beni taraftarın linçinden kurtardı. O zamanın Çorumsporlu birkaç yönetici, karambole gitmeyelim diye arkasını döndü. Daha birçok örnek sayabilirim. O yüzden deplasman olayına hiç girmeyelim.

Kaldı ki, Bolu Ankara’dan daha uzak. Bolu deplasmanında kaç gazeteci vardı peki?

Bugün geldiğimiz noktada, doğru soru “Neden şehrin birçok dinamiği takımdan ve kulüpten uzaklaşıyor?” olmalıydı. Nitekim Sayın Ahmet Ahlatcı da konuyu buraya getirmeye çalıştı, önerilerde bulundu.

Daha önce Çorumspor, şimdi de Çorum FK’ya kayıtsız şartsız en büyük desteği verenlerin başında basın geliyor. Her zaman kulübün menfaatlerini ön planda tuttuk. Yeri geldi eleştirilmemize rağmen, sırf kulüp zarar görmesin diye birçok şeyi yazmadık, gündeme getirmedik. Beğenmediğiniz bu basın var ya, bu sezon hiçbir transferi yazamadı. Tüm transferleri sosyal medyadan öğrendi. Sosyal medyada “Biz yazarız, yerel basın bizden takip eder” diye açıkça yazan ergenler oldu. Yorumun altındaki yorumu bile görüp müdahale edenler, bizimle ilgili yapılan yorumları görmezden geldi.

Basınla ne derdiniz var bilmiyorum, ama bizim, en azından benim ve kurumumun, ne sizinle, ne de Çorum FK ile bir derdimiz yok. Biz aynı şekilde, doğru bildiğimiz yolda ilerlemeye devam edeceğiz.

Naçizane şunu söyleyebilirim ki, bugün şehrin dinamikleri kulüpten ve takımdan her geçen gün uzaklaşıyorlarsa, biraz da kendinizi sorgulayın. Evet, Ahlatcı ve birkaç firma dışında kimse destek olmuyor, doğru. Yalnızsınız, o da doğru.

Yalnız bırakılmışlıktan, yorgunluktan söz ediyorsanız, bu da sizin kendi tercihiniz. Her yere yetişmeye çalışır, yorumun altında geçen bir kelimeye bile takılırsanız, elbette yorulursunuz.

“Forma göğüs sponsoru buldum, İstanbul’a gittiğimde, sosyal medyada yapılan yorumları görünce, ‘Sana bu yorumları yapan bize de yapar’ deyip anlaşmadan vazgeçtiler” diyorsunuz.

Bize de, ‘Kayıtsız şartsız en büyük desteği siz veriyorsunuz. Sizi bu şekilde eleştiriyorsa, bizi de eleştirir’ diyorlar.

Eleştiriye açık bir iş yapıyoruz. Aynı şekilde siz de. Elbette insanlar eleştiri yapacak. Hele de “takımın gerçek sahibi” dediğimiz taraftarlar eleştirir de, protesto da eder. Hakaret ve küfür olmadığı sürece bunlar normal şeyler.

Özetle, bence biraz da “neden?” diye kendinize sormalısınız.