MUSTAFA SANCAR, TÜRK ROMANININ YAŞAYAN ÇINARI

Abone Ol

Şanlıurfa’nın Siverek İlçesinde 1955 yılında doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi doğduğu ilçede bitirdi. Şimdi ise Çorlu’da halk giysileri üzerine esnaf olarak geçimini sağlayan Mustafa Sancar, yazın çalışmalarını kesintisiz sürdürüyor.

Daha önce kendisini, Dünya Gözlü Sevgili, Palyaçonun Ayna Sığınağı, Aze’nin Yakarışı, Lal Ağıtlar (Aze’nin Yakarışı 2) Şehirler Ağladığında ve Kaygı romanları ile tanıdığımız Mustafa Sancar bu defa karşımıza Gölgeleri Kaldı Romanı ile çıkıyor.

Roman,Baba Yakup, anne Şefika’nın Cihan ve Eşref adında oğulları ile Dilhan adında kızlarının yaşam serüveni üzerine kuruluyor. Konu Diyarbakır ile Siverek arasında dağlar ve kara kayalıklar arasına gizlenmiş Karacadağ’ın eteklerinde Gâvur Köyünde geçiyor. Kürt, Ermeni, Süryani, Arap ve Türkmenlerin iç içe yaşadığı bir köy. Romanın başkahramanı Yakup ve Şefika’nın Eşref isimli oğulları yasal olmayan yollardan iki arkadaşı ile Yunanistan’a geçmeye çalışıyorlar. Geçerken Meriç ve Tunca nehirlerinin tam birleştiği noktada sulara kapılarak boğuluyorlar. Eşref ve iki arkadaşının azgın sulara kapılarak ölmesi ailede psikolojik deprem etkisi yaratıyor.

Diğer yandan da yaşadıkları köyde değişik nedenlerle çoğu ailelerin göç etmesi, köyde yalnız kalmaları ailede ikinci bir yıkım etkisi yaratıyor. Bir yandan köyde çocukları Eşref’in mezarını bekleyen, diğer yandan giden komşularının hatıralarını yaşatmaya çalışan aile komşularını yaşıyormuş gibi görmek için, kimsesiz evlere çamaşır asmak akşamları lamba yakmak gibi hayaller görüyorlar. Sonra hayallerinin gerçeğe dönüştüğünü sanıyorlar. Yaşlanmayla beraber yaşanan travmalar taşınamaz boyuta ulaşarak olaylar betimleniyor. Gölgeleri Kaldı romanı doğuyor.

Yazarın olayları betimlemesi, doğayı tasviri, olayları peş peşe sıralaması, kullandığı dil konuya akıcılık katıyor. Okuyucuyu konunun içine ustaca çekmeyi başaran yazar, romanın bir çırpıda okunmasını sağlıyor.

Mustafa Sancar konuştuğumuz dili Öz Türkçeyi ustaca kullanıyor. Yaşar Kemal romancılığını, Sait Faik Abasıyanık öykücülüğünü çağrıştıracak derecede dilini ustaca kullanıyor. Üzülerek belirtelim günümüzde bu geleneğin temsilcileri yok denecek kadar azaldı, Onun için Mustafa Sancar’a Türk Romancılığının yaşayan çınarı diyorum.

Sayın Sancar bir söyleşide şöyle diyor: “Zenginlik dediğimiz coğrafyadan geliyor, Akdeniz’in Toros’ların doğa zenginliği ile Güneydoğu’nun destanını birbirine kardım. Doğal olarak dilde yeni haritasında bir akarsu gibi aktı.”

Kitaptan vereceğim bir örnek paragraf yazarın kullandığı dil ve anlatım gücü yönünden bir örnek olacaktır sanıyorum; “Şenliği sönmüş ocaklarını, gaz lambalarını, güneşlerini bıraktılar. Kadim hayatlarını, umarlarını, buğulu son bakışlarını, heybelerine sığdırıp gittiler. Karacadağ’da göğün yıldızları kaldı bir tek, taşa toprağa boğulmuş isli evleri, mücevher sesleri, bir de gölgeleri kaldı…”

Yazarın önceki 6 romanından sonra ustalığını perçinleyen yedinci romanı Gölgeleri Kaldı ile de kalmayacağına inanıyorum, toplumcu ruh ve coşku ile yazan Sancar, kuşkusuz bizi yeni romanlarıyla da buluşturacaktır.

Gölgeleri Kaldı, roman, Mustafa Sancar Vivo Yayınevi 1. Baskı 199 s. 2023 İstanbul

Mustafa Sancar