MUSA UYSAL (EMMİ)Yİ ANARKEN-1

Abone Ol

Emmi sıfatıyla anılan Musa Uysal 29 Kasım 2008 tarihinde vefat etti. O, Köy Enstitü çıkışlı bir eğitimci ve yazardı. Toprağa düşeli 14 yıl oldu. Aramızdan ayrılışının yıldönümünde onu rahmet ve saygıyla anarken; yeri cennet olsun, ışıklar içinde uyusun diyoruz.

Vefatı sonrası yazdığım yazıyı da anısına saygılarımızla yeniden yayımlıyoruz.

AYDIN BİR ULU ÇINAR: MUSA UYSAL (EMMİ) (1926-29.11.2008)

Emmi’den önce ilk kitabı, “Nereden Nereye” ile tanıştım. Aynı okulda çalıştığım bir arkadaşım getirmişti bu kitabını Ankara’dan. 288 sayfalık kitabın arka kapağında, Musa Uysal’ın resmiyle birlikte yaşam öyküsü, kısaca şöyle yer almıştı:

“Çorum’un Mecitözü ilçesinin Devletoğlan Köyünde doğdu.

İlkokulu komşu bir köyde bitirdi. Okul öncesinden Köy Enstitülerine gidinceye dek Dedesinden din eğitimi aldı.

1945 yılından beri yurdun çeşitli yörelerinde öğretmen olarak çalıştı. Türkiye Öğretmenler Sendikası TÖS’ün ve TÖB-DER’in kuruluş ve yönetiminde bulundu.

12 Mart ara rejim döneminde birkaç kere, 12 Eylül’de ise, Türkiye’deki ilk ve son kez “gizli örgüt kurmaya tevessül” yani hazırlanma suçundan tutuklandı. Bu yapıt 45 yıllık inişli çıkışlı, çileli, bir yolculuğun öyküsüdür.

Yaşam öyküsü çok ilginç gelmişti bana. Musa Uysal hemşerimdi üstelik. Köylerimiz yakındı. Emmi’nin köyüyle benim köyüm Çıkrık arasındaki mesafe, yürüyerek 2-2,5 saatti. Arada Kırklar Dağı vardı. Çıkrık, Kırklar’ın güney taban eteğinde; Emmi’nin köyü Devletoğlan’sa; kuzey eteğinde yer almıştı.

Sunuş yazısında ise, yazmaya başlayış öyküsünü şöyle anlatıyordu: “…Anadolu insanının yaşamı, geçim koşulları hep ilgilendirdi beni. Geleneklerini, törelerini inceledim; şakalarını, esprilerini dinledim. Onlarla beraber oldum, onlarla beraber yaşadım. İlginç olaylara tanık oldum. Yurdun her tarafından gelen insanlarla tanıştım.

(…) Yurdun birçok yörelerinde öğretmenlik yaptım. Bildiklerimi öğrettim. Halkımızdan da çok şey öğrendim…”

Yazısının süreğinde ise, yazmaya başlamasının kolay olmadığını söyler. Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümü nedeniyle arkadaşlarıyla akşam yemektedir. Bir anısını anlatır. Aslında ilginç, yazılması gereken pek çok anısı vardır. Ama o yaşa kadar yazmayı hiç düşünmemiştir.

Eğitimci-yazar Mahmut Makal’ın eşi Naciye Makal, bu anılarını mutlaka yazmasını önerir kendisine. Hatta adını bile koyar. “Nereden Nereye” olsun kitabın adı der. Fakat zor karar verir yazmaya Emmi. Ama sonunda oturur, yazar. İyi ki de yazar. Çünkü bu ilk yapıtı diğer yapıtlarını da peşinden getirir.

O zaman, kitabı iki günde okuyup bitirdiğimi anımsıyorum. “Nereden Nereye” Musa Uysal’ın özyaşam öyküsü olmasının ötesinde, ülkemizin 60-65 yıllık bir süreçte nereden nereye geldiğinin de belgesel öyküsüydü bir bakıma. Anılarını okurken O’nun ne kadar aydınlıkçı, bilinçli, yurtsever, demokrat ve Atatürkçü bir köy enstitülü eğitimci olduğunu düşünüyorsunuz. Gözünüzde dağ gibi büyüyor Musa Ağabey. Ülkenin daha aydınlık yarınlara kavuşması uğruna, yaşamı boyunca büyük uğraşlar verir. “Gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemez.”

Ancak bu düşüncelerinin ve uğraşılarının bedelini ise çok ağır öder. Askeri darbelerle gelen ara rejim hükümetlerinin hışmına uğrar, defalarca tutuklanır, yıllarca hapis yatar. Ömrünün en güzel yıllarını sebil eder cezaevlerinde. Ama O, o kadar alçakgönüllü, sevecen bir halk adamıdır ki en ufak bir böbürlenme ve övünme payı çıkarmaz çektiklerinden. İnancından, onurundan ve gururundan da zerre kadar ödün vermez. Duruşu dimdiktir.

Kitabı okurken gördüm ki Emmi, Amcam Cemal Akbulut’un Kastamonu Göl Köy Enstitüsü’nden okul arkadaşıdır. (Bu yazıyı hazırlarken rahatsız olan amcam Cemal Akbulut, 24 Nisan 2007 günü vefat etmiştir.)

Çok merak ettiğim Musa Uysal’ı ilk kez, İsmail Geçtürklerle birlikte Çorum’da Mehmet Ünal’ın işlettiği “Dost Kitapevi”ne kitap imza günü için geldiklerinde tanıdım. Adıma imzaladığı “Nereden Nereye” kitabındaki yazısı, 2 Nisan 1994 tarihini taşıyor.

Kendisinden de öğreniyorum ki O, öğrenciliğinde ve öğretmenlik yıllarında Cemal Amcamla arkadaşlıkları nedeniyle, bizim köye de birçok kereler gelip gitmiş.

“Rahmetli Arif Ağabeyimi, yani babanı çok severdim,” diyor. “O da beni severdi. Amcalarının okuyup bir meslek sahibi olmalarında, O’nun ödenmez hakkı ve emeği vardır. Ben buna yakından tanığım. Öğretmen ağabeylerini de tanırım. Ama seni tanımıyordum doğrusu.”

Ben, o yıllarda öğrenci olduğum için hiç karşılaşmamıştım O’nunla.

“Nereden Nereye” adlı bu kitabının 66- 67. sayfalarında ise, köyüm ve komşu köyümüz Üçköy hakkında şöyle yazıyordu Musa Ağabey:

“Bizim Kırklar Dağı’nın öte yüzündedir Üçköy ve Çıkrık. İkisi de ilçenin en büyük köylerindendir. Üçköy Alevi, Çıkrık Sünnidir. Yürekten dosttur, çalışkandır, sevecendir bu iki köyün insanları. Arazileri dar, gönülleri geniştir. Gelirlerinin büyük bir kesimi sebzecilik ve meyveciliktir. Okuyarak geçimini sağlayanlarla, çalışmaya giden gurbetçiler oldukça fazladır. Öğretmen olanlar çoğunluktadır

(SÜRECEK)