Mario Levi, uzun bir süredir edebiyat dünyasının gündeminde olan bir yazar.
Bunda TV'lerin de büyük bir etkisi var.
İlkin NTV'de bir üçlü olarak Prof. Dr. İskender Pala, Mario Levi ve Ahmet Ümit'in yaptıkları program, kültür ve edebiyatla ilgilenen kimselerin çok büyük dikkatlerini çekti. Bu program izlendi ve ilgilenen insanlara çok şey kazandırdığına eminim.
Çünkü her üç isim de dolu, donanımlı isimler. Her konuda söyleyecekleri şeyler var. Ve her konuşan insan mevzuya bir şey katıyor.
Belki bir şans diyebilirsiniz, Mario Levi, Sakarya Belediyesi tarafından Adapazarı'na getirildi. Hem kitapları satıldı hem de sohbet etti. Bu sohbette bulunanlardan biri de bendim. Daha sonra bir masa başında teke tek sohbet etme fırsatı buldum. Fotoğraflarımız da var. Bulabilirsem gazeteye de yollayacağım.
Yine bir TV kanalında -ki bu kanal sanat ve kültür kanalı- "Muhayyelat" ismi altındaki programında İstanbul'u anlatıyordu. Geniş bir bilgi dağarcığı vardı. Gezdiği yerlerin tarihi, tarihi yerleri, edebiyatçıları, sanatçıları o kadar güzel anlatıyordu ki o zaman İstanbul'u daha yakından gezip tanımak imkanı buluyordunuz. Ve bütün değişmelere karşın İstanbul'u daha çok seviyordunuz.
Bir edebiyat adamı olarak yine aynı kanalda "Edebi Sofralar" adlı programda Abdülhak Şinasi Hisar'ı ve onu, onun sahası üzerinden o kadar güzel anlattı ki anlatamam. Ölüm haberi alındıktan sonra aynı programı adı ile yeniden anlattılar.
Bir edebiyat profesörü Mario Levi'nin "Anne Bana Pandispanya Yapsana" isimli eserinde o kadar güzel analizler yaptı ki bu kadar olur, dersiniz.
Demek ki Mario Levi'yi çok iyi tanıyor ve Mario Levi'nin eserinde başarılı bir tahlil istidatına sahip olabiliyor.
Levi 1975'te Saint Michel Fransız Lisesi'nden ve 1980'de İstanbul Üniversitesi Fransız ve Roman Filolojisi'nden mezun olmuştu. Çok kültürlü, İstanbul'u yaşamıştı.
Mario Levi'nin edebiyat ile tanışması Fransız yazarlarını okumakla başladı. 13. yaşında Sefiller'i okuyor. Daha sonra Sait Faik, Yaşar Kemal, Atilla İlhan ve Selim İleri ile devam ediyor.
Bir Şehre Gidememek ile Haldun Taner Hikaye Ödülü'nü alıyor.
1999'da bir başka kitapla ödül geliyor. İstanbul Bir Masaldı ile Yunus Nadi Ödülü'nü alıyor.
Belki bunlardan önce özellikle söylemek istediğim yahut söylemek gerekli başka şeyler var. Kendini bir uyumsuz olarak tanımlıyor. Yaz tatillerinde eve kapanıp kitap okuduğu sıralarda dedesi ona; "Çık, gez. Genç adamsın." diyor.
İlk yazdığı öyküleri Selim İleri'ye götürüyor. Ustam, dediği Selim İleri'ye çat kapı gitmişliği bile var. Haldun Taner de hocası.
Neden Fransızca kullanmadığı sorulduğunda; "Çocukken sokakta hangi dilde top oynamışsam, hangi dilde ilk aşkımı yaşamış ve hangi dilde sövmek istemişsem o dildir benimki. O da Türkçe idi. Bu sebepledir ki benim en derin vatanım Türkçe'dir." demişti.
O kadar çok kitap yazmış ki şaşırdım.
Hemen hemen bütün gazeteler Mario Levi'nin ölüm haberine yer verdi, onun hakkında yazılar yazdı.
İstanbul'u anlattı; Kadıköy, Eminönü...
İstanbul'u kim sevmemiş ki, kim anlatmamış ki?
Kim kitaplar yazmamış ki?
Kimler gelip gitmemiş ki?
Yabancı yazarlar, seyyahlar...
İstanbul'a hayran olup burada kalan yazarlar var.
Piyer Loti.
Piyer Loti'ye ait bir mekan var Eyüp'te. Harıl harıl işliyor.