LOZAN ÜZERİNE…

Abone Ol

Her yıl, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’nın anılma günlerinde, her nedense Lozan için ağır suçlamalar yapılır.

Ve de gizliden gizliye nefret kokan bir dil kullanılır.

Nitekim “Gizli maddeleri var” denildi.

“Zafer değil hezimettir” denildi.

“Bağımsızlık belgesi falan değil, Türkiye'yi ele geçirme planıdır” denildi.

Ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ise 27’inci muhtarlar toplantısında:

“1920’de bize Sevr-i gösterdiler. 1923’te bizi Lozan’a razı ettiler” demişti.

“Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştı” demişti.

“O anlaşmada masaya oturanlar o anlaşmanın hakkını veremediler. Veremedikleri için sıkıntısını biz yaşıyoruz” demişti.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan 24 Temmuz 2022 günü, Lozan Barış Antlaşması’nın 99’uncu yıl dönümü nedeniyle yayımladığı mesajda ise:

“Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgelerinden olan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 99’uncu yıl dönümünü idrak ediyoruz” dedi.

“Lozan Barış Antlaşmasıyla kara sınırlarımız çizilmiş, kapitülasyonlar kaldırılmış, Yunanistan’da kalan Türk azınlığının hakları güvenceye alınmış, kıyılarımıza yakın Yunan adalarının gayrı askeri statüsü teyit edilmiştir” dedi.

***

Evet, Lozan görüşmelerine Kurtuluş Savaşı’nın galibi olarak gidildi. Kurtuluş Savaşı’nın galibi olarak masaya oturuldu.

Peki, henüz kurulma aşamasında olan Türkiye’nin karşısında masada kimler vardı?

İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti, Japonya, Boğazlar konusunda Sovyet Rusya ve Bulgaristan, belli konular için Belçika ve Portekiz ile gözlemci ABD vardı.

Ama iç savaşta Bolşeviklerin zaferi ile ilan edilen Sovyet Devrimi, emperyalist hesapları alt-üst etmişti.

Bolşeviklerin zaferi ve devrimin yayılma potansiyeli karşısında, başta İngiltere olmak üzere emperyalist güçlerin kimyası bozulmuştu.

Çünkü Sovyet devrimiyle yeni bir dünya sisteminin görünür oluşu, emperyalist dünyada bir korku, bir endişe yaratmıştı.

İşte bu oluşumları, büyük bir öngörü ile okuyan ve değerlendiren Kurtuluş Savaşı’nın Atatürk’ün önderliğindeki lider kadrosu, Lozan’da masaya daha inançlı, daha kararlı, özgüveni daha yüksek bir kimlikle oturmuştu.

***

Sonuçta ne oldu?

Zaferle birlikte çizilen sınırlar, meşrulaştırıldı.

Ve Lozan Antlaşması, Türkiye’nin ulusal sınırlarını belirleyen, bu sınırlar içinde siyasal olarak bağımsız ve egemen kılan bir belge oldu.

Yani başka bir dille ifade edilirse Lozan Antlaşması Türkiye’nin:

-Kuruluş belgesi oldu.

-Siyasi bağımsızlık belgesi oldu.

-İktisadi bağımsızlık belgesi oldu.

-Ve millileştirmenin temel adımı oldu.

Ve de Lozan:

-Türkiye’nin dünya ülkeleri tarafından tanınmasının...

-On yıl sürmüş savaşın barış belgesi oldu.

***

Ve devamla…

Lozan, yaklaşık üç yüz elli yılı aşkın süren, Osmanlı’nın iliğini, kemiğini sömüren kapitülasyonlara son vermenin belgesi olmuştur.

Lozan, azınlıklara tanınan her türlü ekonomik ve hukuki ayrıcalığa son vermenin, dil ve din farkı gözetmeksizin, bütün yurttaşların hak ve yükümlülüklerini eşit biçimde garanti etmenin belgesi olmuştur.

Lozan çok hukuklu düzenden, yurttaşlık eşitliğine dayanan tek hukuk birliğine geçişin belgesi olmuştur.

Ve Lozan, Sevr Anlaşması'yla parçalanmış Anadolu’dan günümüzde 783 bin kilometrekareyi bulan, bugünkü Türkiye topraklarına kavuşmamızın belgesi olmuştur.

Özet olarak Lozan, bugünkü Türkiye’nin tapusu olmuştur.

Bu nedenlerle, bu cumhuriyetin kuruluşu için savaşta kan dökerek, masada boyun eğmeyerek verilen bu büyük kavgayı nefret kusarak değil saygıyla anmak gerekir.

Ve de kanıyla canıyla bu kavgada bedel ödemiş, bugünkü Türkiye’nin temellerini atmış o onurlu insanlara nefret kusmak değil saygı duymak gerekir.