KURUMSALLAŞMA (53)
Kurumsallaşmanın ve kurumsal yönetimin temel ilkelerinden biriside hesap verebilir olmaktır. Saydamlık ve hesap verilebilirlik konularındaki tartışmalar, denetim, bankacılık mali piyasalar, muhasebe standartları, ulusal ve uluslar arası uygulamalar gibi çok geniş bir alana yayılmakla birlikte bu konuda ki temel hedef yönetim ve denetimdeki etkinliğin arttırtması yoluyla daha rasyonel işleyen bir sistemin inşa edilmesidir.
“PEK ÇOK KONUDA BAŞARI, BAŞARMANIN NE KADAR VAKİT ALACAĞINI BİLMEYE BAĞLIDIR” MONTESGİEU
Hesap verilebilir bir kurumun oluşumunda başlangıçta yetki görev ve sorumlulukların doğru, anlaşılabilir ve etkin denetlenebilir biçimde oluşturulması gerekir.
İşletmenin yönetimine ait kural ve sorumlulukların açık bir biçimde tanımlanmış olması yönetim ve hissedarlar arasındaki ilişkilerin yönetim kurulları tarafından korunması ve denetlenmesi anlamını taşımaktadır. ,
Hesap vermek hesabın bizzat içinde olanlar için kaçınılmaz bir gereklilik olarak kanıksanır ise bundan imtina etmek her şeyden önce etik ve vicdani bir borç olarak algılanarak içselleştirilecektir. Her ne kadar hesabı yanlış olanların bu hesabı açıklamak ve vermek konusunda tereddütleri olsa da doğru işleyen bir sistem içersinde:
“ HESAP VERİLMESE DE ALINIR.” K.Tetik
Hesap verilebilirlik ilkesi: karar verici icra organları, yönetenler ve faaliyette bulunan tüm kişilerin, verdikleri karar ve faaliyetlerinden sorumlu olması ve bunu açıklamaları ve gereklerini yerine getirme zorunluluğu ilkesidir.
Bu konuda, üyesi olmaya çalıştığımız 10 yıllar boyunca müktesebatını da uygulamakla mükellef olduğumuz Avrupa birliğinde, halka açık işletmelerin yönetim kurullarında hissedar olmayan üyelerin, işletmenin yönetiminde daha etkin ve sorumlu durumlara getirilmesi Kurumsal yönetimlerde yasal bir zorunluluk haline getirilmiştir. Buradan hareketle hesap verilebilir olmak için önce işin ehli olmak gerekliliği sonrada bağımsız olunması gerekliliği söylemek doğru olacaktır.
Buradan da şu noktaya geliriz:
“HESAP VERİLEBİLİRLİK TEMELDE ALINAN KARARLARIN DOĞRULUĞUNU KANITLAMA VE BU KARARLARIN SORUMLULUĞUNU KABULLENMEKTİR “
Kurumsallaşma ve buna bağlı kurumsal yönetim ilkeleri son 20 yılda gelişmiş ülkeler ve ekonomilerde gelişim göstermiştir. Bu gelişimin Ülkemizde de aynı olmasını arzu etmekle birlikte hiç de beklendiği gibi olmadığını söylemek daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.
Toplumumuzun eğitim ve eğilimleri dikkate alındığında kurumsallaşmanın gerekliliklerini anlama ve uygulama konusundaki sıkıntılarını da görmek mümkündür. Eğitimin yaygınlaştığı ve kalitesinin arttığı şehir ve sektörlerdeki işletmelerde çağdaş ve kuramsal yaklaşımlar artmakta eğitim oranlarının ve kalitesinin düştüğü bölge ve şehirlerdeki işletmelerde yönetimin şahsiliği ve beceriksizlikleri daha gözle görülebilir olmaktadır. Diğer taraftan ülkenin konjonktürel verileri ve sosyal eğilimlerine bağlı olarak kurumsallaşma bir amaç ve gereklilik olmaktan çıkıp şahsilik ve baskıcı yöneticiler ve yönetimler işletmelere hâkim olmakta ve sonuçta artan verimsizlik, iş kazası, meslek hastalıkları, kayıplar, vb birçok olumsuz göstergeler işletmeleri ve sermaye sahiplerini oyalamaktadır.
“RÜZGÂRIN YÖNÜNÜ TAYİN EDEMEYİZ AMA GEMİNİN YÖNÜN DEĞİŞTİREBİLİRİZ. “
SENACA
Hatta işin garibi bu tip işletmeler kayıp ve kaçaklarının nedenlerinin kendi uygulamalarından olduğunu kabul etmeyip bu duruma çeşitli bahaneler üreterek kılıflar aramaktadırlar.
Sonuç olarak: İşletmelerimizin kuruluş amacı, bulunduğu sektörde verimli iş yapması kanun ve yasalar karşısındaki sorumlulukları ve sermaye sahiplerine karşı mükellefiyetlerini bir araya koyduğumuzda ortaya çıkacak ürün ancak kurumsallaşma ile sağlanabilecek bir oluşum olacaktır.