KURUKAHVECİ MEHMET EFENDİ

Abone Ol

I

Kurumlar ortak akılla inşa edilen ve yönetilen yapılardır. Ortak akıl ise statik değil, dinamik, öğrenmeye açıktır. Dinamizmin motor gücü olan öğrenme boyutu ona sentezler yaptırarak kurumsallığı sürdürülebilir kılar.

Hep söylerim bir kurumu denetlemek istiyorsanız önce onun arşivine bakınız. Eğer arşivi düzenli ise diğer eksikleri kısa zamanda giderilir, derim. Bu sözü sinek pislemedik bir yere yazınız lütfen.

Bir an durup da geriye doğru baktığımızda kurumsal yapı inşasında ne denli fakir olduğumuzu görürüz. Bu durumun sebeplerini irdelemek ta Osmanlı’dan bugüne apayrı bir çalışma konusudur. Yüz yılı aşkın kaç şirketimiz var sorusu canımızı acıtır. Yüz elli yıldır kesintisiz faaliyet gösteren bir kurumsal yapımız var ama. Kurukahveci Mehmet Efendi.

Kurukahveci Mehmet Efendi’nin 150 yıllık hikâyesinin Suna Altan editörlüğünde kaleme alınması sevindirici bir haber. Manuel Çıtak günümüz fotoğraflarını çekmiş, Kerem Yaman ise grafik tasarımını yapmış. Kitap yüz elli yıllık tarih ve kültürümüze tarihi belge ve arşiv fotoğraflarıyla ışık tutuyor. O zaman bir zaman yolculuğuna çıkalım.

Kurukahveci Mehmet Efendi ve Mahdumları

Mehmet Efendi Babasının baharat ve çiğ kahve satan dükkânında başlamış işe. 1871’de işin başına geçince o zamana kadar çiğ çekirdek olarak satılan kahveyi kavrulmuş, öğütülmüş ve paketlenmiş olarak İstanbulluların hizmetine sunmuş.

Mehmet Efendi’nin 1931’de vefatından sonra oğulları Hasan Selahattin, Ahmet Rıza ve Hulusi Mehmet tarafından baba mesleği sürdürülür. Aile şirketi günümüzde üçüncü ve dördüncü kuşak tarafından yönetilmektedir.

Girişte kurumlaşma ile arşiv arasındaki ilişkinin önem ve değerine değinmiştim. Kitabın editörü Suna Altan şu değerlendirmeyi yapmaktadır.

“Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumları sadece bir buçuk asırdır hayatta kalmayı başaran bir firma ve marka değil. İşin her yönüne gösterilen olağanüstü ihtimamı, kitabın hazırlık sürecinde gözlemledik. Firma neredeyse tüm belgeleri kurum arşivinde itina ile muhafaza etmiş. Bu on binlerce eski belge, muhasebe kaydı, yazışma, kupür, reklam, fotoğraf vs. iki yıl süren bir çalışmayla dijital ortama aktarılmış. Bu çalışma kitabımızın bilgi zeminini oluşturduğu gibi ileride başka araştırmacılar için de faydalı bir kaynak oluşturacaktır.”

II

Kurukahveci Mehmet Efendi’nin kurulduğu günümüzde de merkezinin yer aldığı Tahmis Sokağı, dünyanın ilk kahve sokağıdır.

III

1933’de dönemin usta grafik sanatçısı İhap Hulusi Görey’e çizdirilen kahve içen insan logosu günümüzde de kullanılmaktadır. Ayrıca hazırlanan afiş ve takvimler firmanın reklam araçları arasındadır.

IV

Kurukahveci Mehmet Efendi’nin torunu ve aile şirketinin üçüncü kuşak yöneticilerinden Mehmet Kurukahveci kitabın oluşumunu şöyle anlatmaktadır:

“Babamla Eminönü’ndeki dükkânımıza ilk gittiğimde on yaşındaydım. Kahve kokusu sokağa girer girmez çarptı beni. Dükkâna girdik, değirmenler çalışıyor, hassas tartılarla tartılan kahveler sokakta sıralanan müşterilere dağıtılıyordu. Büyülenmiştim, ertesi gün yine gitmek istedim dükkâna. Bu yolculuklar, askerden dönene kadar aralıklarla devam etti. Yaşım büyüdükçe dükkânda daha fazla vakit geçirir oldum. Askerlik görevim 1978’in başında bitti ve çalışma hayatıma tam zamanlı olarak döndüm. 2021 senesi itibariyle aradan 43 sene geçmiş.

Türk kahvesinin ikramı, kültürümüzde her zaman sevginin, saygının, konuğa verilen değerin de göstergesi oldu. Kurukahveci ailesi olarak bu değerlerle anılmak, her fincan kahveyle yeniden kahve severlerin teveccühüne lâyık olmak ise en büyük ödülümüz. Kurukahveci Mehmet Efendi misyonu, tüm kahve severleri ürettiği nefis Türk kahvesi ile buluşturmak ve kaliteden ödün vermeden tüm dünyada geniş kitlelere Türk kahvesini tanıtmak. Bu kitap, benim için kahveyi birlikte tadıp birlikte içtiğimiz değerli kahve severlere teşekkür vesilesi.”

V

Kahve bizim coğrafyamızın bir bitkisi değil. O dönemde Habeşistan, günümüzde Etiyopya denilen coğrafyanın bir bitkisi. Yemen, Halep, Şam aktarmalı İstanbul’a gelen kahveyi Türk halkı her kesimiyle öyle bir sever ki hayatının adeta alâmet-i farikası hâline getirir. Sentez yapan toplum olmanın işaretlerinden biridir bu. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” diyecek kadar bizimle özdeşleşir. “Kızın kahvesi içildi” demez miyiz kız sözlendiğinde. Türkülerden manilere kahve Türk kültürünün olmazsa olmazı olmuştur. 500 yıldır Türklerin hayatında önemli bir yer tutan kahvenin kökleri, bir Afrika ülkesi olan Habeşistan'a (Etiyopya), dalları bir Arap Yarımadası ülkesi olan Yemen'e kadar uzansa da artık ne Yemen'den dağılıyor bütün dünyaya ne de Habeşistan'dan.

Meraklısı için ek: Kurukahveci Mehmet Efendi Mahdumlarının 150 yılı.

(1871-2021), Masa Yayınları, İstanbul, 2021.