Bilim adamları, dünya üzerinde yaşayan altı milyar insanın DNA’sının, (aşağı yukarı) aynı olduğunu söylüyor.
Hatta maymunlarla insan DNA’sının bile, kayda değer bir farkının olmadığını ifade ediyorlar.
Dünyadaki bütün hayvanlar, insanlar gibi yemek yiyor, su içiyor, uyuyor, cinsel ilişkide bulunuyor, kavga ediyor, hasta oluyor ve ölüyor.
Peki o zaman hayvanlarla insanı ve giderek insanla insanı ayıran fark nedir?
O fark “Kültür”dür, kültür...
Sadece ve sadece kültür...
Bangladeşlilerin Kanadalılardan biyolojik olarak hiçbir farkı yoktur. Ugandalılarla İsveçlilerin de öyle.
Müslüman toplumlarla Hıristiyan toplumların ya da diğer semavi dinleri benimseyen toplumların bireylerinin de birbirlerinden hiçbir farkı yoktur.
Öyleyse bu ülkelerden ya da bu toplumlardan birini uygar, ötekini ilkel, birini yoksul, diğerini zengin yapan öğe nedir?
Neden dolayı bazı ülkeler yoksulluk ve onun yarattığı problemlerle ömür tüketir ve yaşamı cehenneme çevirirken; ötekiler, dünya nimetlerinden, olabildiğince yararlanan bir cennet yaratmayı başarırlar?
Kader midir bu?
Ulus özelliği mi ya da ırk özelliği midir?
!!??...
Hiçbiri, hiçbiri değildir
“Kültür”dür...
Sadece ve sadece kültür...
* * *
Bir ülkenin siyaseti, siyaset kültürüne; ticareti, ticaret kültürüne; adaleti, hukuk kültürüne; belediyeciliği, belediyecilik kültürüne; kent yaşamı, kent kültürüne; apartman yaşamı, toplu yaşam kültürüne... vb. bağlıdır.
Bizim ya da bize benzer toplumların yaşadığı tüm sıkıntıların, tüm kaosların temelinde, işte bu etmen, yani kültürsüzlük, eğitimsizlik, bilinçsizlik, cehalet yatar.
Olmaması, yapılmaması gereken her şeye, bu etmen(ler) çağrı çıkarır.
İnsanlar, kültürsüz oldukları ya da aldıkları kültürü özümseyemedikleri için, birbirlerine yaşamlarını dar ederler.
Onun için bencildirler. O nedenle günlük yaşarlar.
Kültür yoksunu oldukları için acımasızdırlar. O nedenle hayvansal duygulardan kendilerini arındıramazlar. O nedenle pis, o nedenle iğrençtirler. O nedenle küstah, o nedenle terbiyesiz, o nedenle hırçın, o nedenle saldırgandırlar.
Doyumsuzlukları da kültürsüzlüklerindendir; kul hakkına tenezzül etmeleri, çalıp çırpmaları da...
Dalkavuklukları, riyakarlıkları da bundandır. Başta din olmak üzere tüm kutsal değerleri, bu nedenle kullanır, bu nedenle (sıkça) takiyye yaparlar.
Büyük kentlerimizin etrafının gecekondularla çevrilmesi ya da çevrilmesine göz yumulmasının nedeni de budur.
Kent bilinci, belediyecilik kültürü olmadığı için Alanya, Betonya olmuş, labirent kente dönmüştür.
Kentlerimizin çarpılması, kişi ya da kişilere göre yolların çizilmesi; (bir kentin geleceğini karartma pahasına) sırf mülk sahiplerini memnun etmek için, cadde ve sokakların (imar planlarını hiçe sayarak) daraltılması ya da tümden yok edilmesi de bundandır.
Her işin kolaycılığına, bu nedenle kaçarız. Bu nedenle denizlerimizi fosseptik; kaldırımlarımızı otopark olarak kullanırız.
Kediler gibi ürememizin nedeni de kültürsüzlüğümüzdür.
Sayın Cumhurbaşkanının; “Allah ne verdiyse... doğurun doğurabildiniz kadar.” demesinin temelinde de bu yatar.
Alt yapısı hazırlanmadan trenlerin hızlandırılma nedeni de budur...
Bugün Ülkemiz, her alanda lime lime dökülüyorsa; birbirini sevmiyor, birbirine güvenmiyorsa; komşuluk ilişkileri bitmişse, “biz” ve “onlar” kavramları çok daha fazla ön plana çıkmışsa; bunun nedenlerini kültürde aramak gerekir.
Spor karşılaşmalarında, (örneğin futbolda) taraflar, karşılaşma anında istenmeyen taşkınlıklar yapıyor, gözü dönüyor, kin ve nefret kusuyorsa; o toplumda kültür çürümesi başlamış demektir.
* * *
Atatürk’ün ölümünden sonra onun yerini dolduramayan ardılları, Rahmetlinin devrim niteliğindeki tüm yaptıklarını ters yüz etti.
Bu yüzden “Kürtçülük Sorunu”nu çözemiyoruz.
Kürt anaları bu yüzden (hâlâ) Türkçe bilmiyor. Bu yüzden (hâlâ) tercüman aracılıyla anlaşabiliyoruz.
Bu yüzden çatışıyoruz.
Bu yüzden kültürümüz çürüyor, yabancılaşıyor, köklerinden kopuyor.
Ses bayrağımız Türkçe, bu yüzden yerlerde sürünüyor.
Günlük ve kişisel çıkarlar uğruna, verilmemesi gereken ödünler bu yüzden veriliyor.
* * *
Bugünkü siyasetçilerimizin çoğu, Ülkemizin sorunlarının altında kültür çürümesinin yattığını görmüyor, göremiyor.
Siyaset kurnazlıklarıyla, ülke sorunlarını çözebileceklerini ya da bu yolla seçmenlerini kandırıp, oyalayabileceklerini, bal tutan parmaklarını her daim yalayabileceklerini sanıyorlar.
Bu yüzden Atatürkçü kurumların altlarını içten içe oymaya, yok etmeye çalışıyorlar.
Bu yüzden kadınlarımızla, bu yüzden öğrencilerimizle, bu yüzden üniversitelerimizle, bu yüzden askerlerimizle, bu yüzden doktorlarımızla, bürokratlarımızla, uğraşıyorlar.