Dünkü yazımıza öyküyle başladık, bugün de öyküyle devam edelim..
Dere, tepe, dağ, bayır dolaşmayı seven tek gözlü bir adam varmış.
Yürüdükçe yürür, gezdikçe gezermiş.
Bir gün uzaklarda, renkleri karma karışık, alacalı, bulacalı garip bir köy görmüş.
Yaklaşmış köyle doğru; yolları yabansı (acayip), evleri yabansıymış bu köyün. Daha da ötesi, insanları da bir garipmiş.
Yürümeleri yabansı, konuşmaları yabansı, birbirleriyle iletişim kurma yöntemleri yabansıymış bu gariplerin
Köyün içine girince anlamış sorunu.
Körler köyü imiş meğer burası.
Kadınlar, erkekler, çocuklar; sözün özü, herkesin gözleri sımsıkı kapalı imiş
Tek gözlü gezgin, o an karar vermiş, o köyde yaşamaya.
"Hiç değilse benim bir gözüm var” diyormuş. “Körler ülkesinde şaşılar kral olur derler; ben de bu gariplerin başına geçer, kral gibi yaşarım."
Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, burunları varmış; özellikle de kulakları, çok hassasmış. Kendi aralarında kurdukları düzen içinde yuvarlanıp gidiyorlarmış..
* * *
Tek gözlü adam, uzaktan uzağa, inceden inceye inceliyor, izliyormuş onları.
Bir gün körlerden biri, diğer bir körün malını çalmış. Tek Gözlü Adam da bunu görmüş. Körler toplumuna kendini kabul ettirme düşüncesinin dayanılmaz ağırlığıyla, yırtınırcasına bağırmaya başlamış.
- Filancanın malını filanca çaldı!!!
Körler, anında tepki vermişler.
- Nereden biliyorsun, o kadar uzaktan duyulmaz ki, demiş Körler…
- Duymama gerek yok ki, demiş Tek Gözlü Adam, “Gözüm var benim, gördüm onu…”
Körler, “göz” diye bir organdan habersiz oldukları için; “Ne demek görmek?” demişler, “Yani sen duyulmayacak kadar uzak mesafeden, anlıyor musun ne olup bittiğini?..”
“Anlıyorum tabii” demiş Tek Gözlü Adam.
Körler Halkı şaşkın, “O zaman seni sınayacağız, çünkü sana inanmıyoruz!” demişler.
Tek Gözlü Adamı götürüp, hiçbir şeyin işitilemeyeceği bir mesafeye konuşlandırmışlar. Bir de hakem belirlemişler. (Hakem de kör tabii)
Hakem, “anlat bakalım karşı tarafta ne yapıyorlar?” demiş.
Tek Gözlü Adam da anlatmaya başlamış. Oturuyorlar, konuşuyorlar, şu ayağa kalktı, beriki bacağını sallıyor v.s.
Sonra Körler bir evin içine girmişler. Hakem yine sormuş, “Peki şimdi ne yapıyorlar?”
Tek Gözlü adam, “İçeri girdiler… göremiyorum ki!” diye bağırmış.
Körler, Tek Gözlü Adam’ın sahtekarlığını(!) kanıtlamanın(!) verdiği keyifle; “Ne oldu yani içeri girmekle?!” demişler, alaycı alaycı…
- Arada duvar var, göremiyorum, demiş adam.
- Sen atıyorsun, demin söylediklerin de bir rastlantıydı… Bak şimdi, ne olup bittiğini bile bilemiyorsun, demişler.
- Çıksınlar dışarı söyleyeceğim demiş, Tek Gözlü Adam...
Bu arada Körler, kendi aralarında gülüşüp, imleşiyorlarmış.
Hakem, “Bu kadar uzaktan duyabildiğine göre; ha içeri ha dışarı, ne fark eder ki?!” demiş.
Sinirlenmiş Tek Gözlü Adam, “Ben duymuyorum kardeşim, görüyorum… gö-rü-yo-rum!!!” diye bağrınmış.
Körler, “Olmaz öyle şey” demişler, “Sende bir bozukluk var, saçmalıyor, garip şeyler söylüyorsun, seni hekime muayene ettireceğiz…”
Adamı yaka paça yakalayıp, köyün hekimine götürmüşler. (E Hekim de kör tabii.)
Hekim, elleri ile adamı yoklamaya başlamış. Elini, vücudunda, bacağında, yüzünde gezdirirken, “Buldum” diye bağırmış, “Buldum, bozukluk burada!”
Adamın açık olan gözünü kastederek, “Saçmalaması bundan dolayı, ben şimdi düzeltir, hallederim bu işi…” deyip, tüm gücüyle bastırmış parmağını adamın gözüne…
* * *
Şimdi gelin, bu öyküden hisse çıkaralım.
1. Körler, görenleri anlayamaz; saçmalıyor sanırlar. Kendilerine benzetmek için de var olan gayretleri ile gören gözleri çıkarmaya çalışırlar. Böyle yaparak da gören kişilere, iyilik yaptıklarını sanırlar
2. Görmeyen insanların, beyinleri kalıplaşmıştır. Beyni kalıplaşmış insanlar ve topluluklar; doğru algılayamaz, sağlıklı değerlendirme yapamazlar.
3. Bu güruhun hoşgörüsü yoktur. Kendi karanlık düzenlerine alışık olduklarından, her yeni davranış ve her yeni bir düşünceyi, kendilerine benzetmek gibi bir niyet taşırlar...
4. Bütün dünyaları, görmemek/görememek üzerine kurulu olduğu için gören gözlerle aynı ülkeyi paylaşmak istemezler.
5. Görmedikleri için okuma özürlüdürler. Okuma özürlü oldukları için kendilerine özgü bir dünya kurmuşlardır.
6. Öğretim görmüş, eğitimsizlerdir.