İçinden çıkılmayacak kadar karışık ve zor durumda, ''Arap saçına dönmek'' şeklinde kullandığımız bir deyim vardır.
Günümüz dünyasında bu deyimi sık sık kullanıyoruzdur belki de. Ancak bunu farklı isimlendirenler de var ve buna yazımın başlığına aldığım haliyle “KOBRA ETKİSİ” diyorlar.
Peki, nedir bu etki ve nasıl ortaya çıkmış? Öncelikle bunu bir anekdot edelim.
1740-1947 yılları arasında İngiltere'nin sömürgesi olan Hindistan, kobraların çok yaşadığı ülkelerin başında gelir.
Bu dönemde İngiliz hükümeti, Hindistan yönetimini elinde tuttuğu sürede kobralardan çok çeker; çok kayıp verir ve kobralara karşı savaş başlatır.
Ne var ki İngilizler yılanlarla yaşamayı bilmedikleri için ve haşır neşir oldukça daha çok İngiliz kobra zehiriyle tanışır ve ölür ya da felç kalır.
Bunu fark eden "zeki" bir İngiliz; "Neden biz uğraşıyoruz? Kobra kafası getiren Hintliye ödül verelim olsun bitsin." der.
Bunun üzerine kampanya başlatılır.
Başlarda gerçekten kobraların sayısı azalır; ancak zor koşullara muhteşem uyumları ile bilinen Hintliler “Madem bunlar her ölü yılana para veriyor o zaman biz bu kobraları besleyelim üretelim. Hem kim koşacak kobra peşinde?" derler.
Bu fikirle yola çıkan Hintliler başlarlar kobra çiftlikleri kurmaya ve yılanları üretirler, işleri daha iyi gider ve paraya para demezler.
Bu durum İngilizleri rahatsız eder ve aptal yerine konduklarını düşünürler.
İngilizler durumu hissedince hem daha fazla kobra üretilmesin diye, hem de zekâları ile daha fazla alay edilmesin diye kobra başına para verme kampanyasını durdururlar.
Tabii Hintliler de kobraların para etmediğini görünce, neden kobraları besleyerek hem kaynak hem vakit harcayalım diyerek artık istemezler ve tüm çiftliklerindeki kobraları doğaya bırakırlar.
Böylece kobralara özgürlük ile ortam başlangıç durumundan da daha çok kobra alanına dönüşür.
Bırakıldıkları doğal ortamlarında da çoğalmaya devam eden kobraların fazlalığı iyice artar. İngilizlerin kontrol hassasiyeti de böylece ters teper.
İşte o günden beri bu tip vakalar kontrol altına alınması hedeflenirken, yaşanılan ve beklenmeyen etkisi nedeniyle ters tepen olayların olduğu durumlara “Kobra Etkisi” deniyor.
Gel gelelim meramımıza…
Geçen haftalarda İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusu üzerine, her iki ülkenin Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerine verdikleri desteklerden ve savunma ürünleriyle ilgili uyguladıkları kısıtlamalardan dolayı Sayın Cumhurbaşkanımız “Veto” hakkını kullanacağını peşinen açıklamış, “Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz.” diyerek Yunanistan ve Fransa’nın yeniden NATO’ya alınması sürecinde yapılan hataların tekrarlanmayacağını söylemişti.
İnsanoğlu hata yapabilir. Bu normaldir. Ama devlet yönetimi hata ve zafiyet kabul etmez. Ticaret hayatı da böyledir. Ama aynı yanlışı sürekli yaparsanız ve yönteminizi değiştirmezseniz bu normal olmaktan çıkar.
bu konuda tavrı net! NATO eğer bir güvenlik ittifakı ise ve bu ittifak içerisinde yer alan ya da bu ittifaka dâhil olmak isteyen ülkeler bir ittifak üyesini tehdit eden oluşumlara kucak açıyor ve destek veriyor ise burada dayanışma ruhundan bahsedilemez.
O nedenle Türkiye’nin çekince ve kaygılarının giderildiği garantilere ihtiyaç var. Bunların da karşılanması lazım.
Yani "pazara kadar değil, mezara kadar" dayanışma ruhu içerisinde olmak lazım.
En güzel günler sizlerin olsun.