KIZ ÇOCUKLARI

Abone Ol

Dünyaya kız çocuğu olarak gelmek, aslında, nerde, nasıl bir ailede, nasıl bir toplumsal dokuda geldiğinize bağlı olarak farklı sonuçlar doğurabiliyor. İleride mutlu olup olamayacağı, mutlu bir evlilik yaparak mutlu çocuklar yetiştirip yetiştiremeyeceği buna bağlı… Kısacası doğduğu ortam, doğduğu coğrafya, doğduğu ev, kız çocuklarının kaderi oluyor gerçekten.

Bir savaşın, bir iç savaşın yaşandığı coğrafyada doğdu ise, belki biraz sonra bir şarapnel parçası onun bir bacağını koparabilir, veya doğduktan dakikalar sonra kelebekler gibi bir gün sürebilir ömrü, ölebilir. Veya ülkesini tanımadan, başka ülke topraklarında dünyaya gelebilir. Mülteci çocuğu olarak mülteci kamplarında büyüyebilir.

Belki de bir aşiretin ortasında dünyaya gelecek. Başka ülkede bir kız çocuğu “Mars’ta hayat olabilir mi ?” diye araştırırken, gelişmiş laboratuvarlarda, tüm kız çocuklarının geleceğini düşünürken, o feodal bir toplumda “yaşıyor gibi yaşamaya” mahkûm olabilecek. Her şeyi erkeklerin bildiği, her şeye onların karar verdiği, okula gidip gitmeyeceğine, hangi aşamada okulu bırakıp evlenmek zorunda olduğuna kendi dışında kararların verildiği bir ortamda…

Belki, saçlarını kapatmak istemediği için idam edilebildiği bir coğrafyada, veya gün yüzü görmeden, güneş yüzü görmeden, güzel gözlerindeki ışık hiç yanmadan peçenin altında yaşar tüm yaşamını…Alınıp satılır, köleci toplumlardaki bir meta gibi ayağında prangaları ile…

Gelişmiş bir ülkenin bir metropolünde kırmızı ışıklarla süslü daracık vitrinlerinde, bir garip yaratık seyreder gibi seyredenlere, kendi kendini pazarlamak için kendi kırbacını kendi alır eline, tıpkı köleci toplumlarda olduğu gibi, bedenini çıkarır pazara, ruhu kimbilir nerelerdedir paramparça.

Sokaklarda yaşar, belki de arabanızın camını silmek ister kaderini silmek ister gibi…Beş dakika içinde pırıl pırıl camlar, kırmızı ışıktan yeşil ışığa kadar geçen sürede, sadece alacağı para için hayatı tehlikededir. Umurunda olmaz, yeter ki camlar silinsin.

Dilenir yollarda ne istediğini bilmez. Bazen bir ekmek parası der, bazen annem hasta, bazen kardeşime bakıyorum diyen kız çocuğunun kucağında küçük bir kız çocuğu daha görürüz, daha yeni doğmuş süt kokulu .

Belki de direkt kırmızı ışıklı vitrinde değildir, ancak kendini daha farklı, daha güzel göstermek için bir dizi acı veren estetik operasyon odasının beyaz ışıkları altındadır . Kendinden memnun olmayıp, mutlu olmayıp başkalarına benzemek için, ama olmaz kendinden uzaklaştıkça bedeni de, ruhu da, zihni de ne kendi, ne başkası olan garip bir yaratık olup çıkar. Ben korkuyorum, hep biribirine benzeyen, kendi olmayan, önceden güzel olup sonra çirkinleşen kız çocuklarından…Bu ihtiyacı neden duyarlar, anlaşılmaz .

Bazıları mutsuz, umutsuz ailenin ,mutsuz umutsuz kız çocukları olarak doğar, gözlerini açar kavga gürültü… Kulaklarını kapatır olmaz ,gözünü yumar olmaz ve hayatla başetmek için her yol mübahtır diyerek mutlu olan herkes onun düşmanı olur. Her mutlu insanın karşısında pençelerini çıkarır, gardını alır, taşlaşmış, şeytanlaşmış ruhu huzur bulmaz hiç bir zaman. İşin kötüsü yine aynı huzursuzlukta, aynı mutsuzlukta kız çocukları doğurur ve kız çocuklarını mutsuz etmek için yaratılmış erkek çocukları…

Taciz karşısında ses çıkaramayan kız çocukları , gizli gizli yaşar, gizli gizli büyür, sırla kaplı dünyasında eli kolu bağlanır, kıpırdayamaz hale gelir, ta ki kulağına bir radyo programında kendi gibi sırlarla dolu kızlar için ne yapabilceklerini söyleyen bir uzmanın o umut dolu sesini duyana kadar.

Kız çocuklarınız varsa çok dikkat! Onların kaderi sizlersiniz . İçinde yetiştiği coğrafya, aile, sosyal ortam… Ayakları üzerinde durabilen, kendini gerçekleştirmiş, hayata umutla bakan, üreten, geleceğin dünyası için pırıl pırıl kız çocukları yetiştirmek istiyorsanız ,önce sevmeyi öğretin,koşulsuz sevebilmeyi,koşul koymayın kızınızla sevgi arasında .

Şöyle yaparsan severim,uslu durursan severim derseniz bir yudum sevginin peşine düşer.

Önce sevmeyi bilmeyen, öğrenmeyen, sevgi alamayan veremez, almayı da öğretin sevgiyi, vermeyi de. Öğretmenin en güzel yolu davranıştır, her yaşta her koşulda gerçekten koşulsuz sevebilmeyi bilmek, kendi benliğini bulmak demektir. Kendini bulmak anlayabilmektir, empatidir, sempatidir, güneşli, aşk dolu güzel günlerdir, sonrası kolay zaten ...

Yeter ki sevgiye koşul koymayalım, önce sevmeyi öğretelim, gerisi kolay...