KIZ ÇOCUĞU DOĞMAK

Abone Ol

Kız çocuğu doğmak, geri kalmış toplumlarda  henüz doğumundan itibaren  zorluklarla baş başa kalmak anlamına gelir. Bu coğrafyalarda, bir kız çocuğu daha doğduğunda, o küçücük bedenin omuzlarına çoktan ağır yükler binmiştir.

Henüz doğarken bile, sırf cinsiyeti nedeniyle ikinci plana itilmekte, fırsatlardan mahrum bırakılmakta ve varlığına dair sessiz bir mücadele başlamaktadır.

Bir kız çocuğu doğar, ama birçok toplumda ona umutlar değil, sınırlar yüklenir. "Kız çocuğu okula gitmez," "Kız çocuğu erken yaşta evlenir," "Kız çocuğu erkek kardeşlerine bakar”.

Kız çocukları özellikle küçük yaşlarda tacize uğrar;  bu konuda hiçbir eğitim almaz , ne yapacağını, kime şikayet edeceğini bilmez.

En yakın annesine söyler,  annesi de aynı toplumda büyümüş olduğu için “sus kızım, bunu kimseye söyleme” diye büyük bir travmayı yükler omuzuna.

Önce anneler saklar; annedir,  kızının geleceği adına saklar. Tacizi yapan her kim ise başka kız çocuklarını tacize devam eder. Başka kız çocuklarına… ta ki yürekli bir anne ortaya çıkana kadar.

Hukuki yaptırım nedir, bilmiyorum ama, caydırıcı hiçbir engelle karşılaşmayan tacizci devam eder hayatına, ardında yüzlerce travmalarla başetmek zorunda kalan kız çocukları bırakarak.

Kısacası, taciz eden değil edilen  suçlu duruma düşer  geri kalmış toplumlarda . Kalıplar, o küçücük çocuğun önüne aşılması zor duvarlar örer. Umutlar söner.

Her ne kadar, doğduğu toplumda annelik, ev işleri ya da toplumsal düzenin yükünü taşıyan biri olarak kabul edilse de, o aslında kendi hayallerinin peşinden koşmak isteyen bir bireydir.

Bu ülkelerde bir kız çocuğunun doğması, çoğu zaman kutlanmaz;  “Oğlan olsa daha iyi olurdu" fısıldamaları kulaklara çalınır. Bir kadının, kendine dair hayalleri olmadan büyümesi istenir adeta.

Eğitim hakkından mahrum bırakılır, erken yaşta evliliğe zorlanır, toplum tarafından kendine biçilen rollerin dışına çıkmaya çalıştığında ise hem fiziksel, hem de psikolojik şiddete maruz kalır.

Ancak tüm bu karanlık tabloya rağmen, geri kalmış toplumlarda  kız çocukları, içlerinde büyük bir güç taşır. Onların gözlerinde, asla susturulamayan bir cesaret ışığı vardır. Kendi kaderlerini değiştirmek isteyen milyonlarca kız çocuğu, her sabah zorla evlendirilmek yerine okula gitmek, eve kapanmak yerine dünyayı keşfetmek için hayal kurar. Onlar, sessizce başkaldıran bir direnişin sembolüdür.

Bu kız çocukları, ellerine kalem almak için savaşırlar, toplumlarının dayattığı zincirleri kırmak için sessiz ama güçlü bir mücadele verirler.

Her adımda engellerle karşılaşsalar da, her biri toplumsal dönüşümün bir parçası olur. Kendi haklarını savunmak için cesurca ayağa kalkarlar, onların gücü sadece kendi hayatlarını değil, gelecek nesillerin de yolunu açar.

Bir kız çocuğu geri kalmış bir ülkede doğduğunda, belki dünya ona zor gelir; ama unutulmamalıdır ki, bu zor dünyayı değiştirme gücünü içinde taşır. Tüm zorluklara rağmen, bir kız çocuğunun hayal ettiği daha iyi bir dünya, hepimiz için umut ışığıdır.

Bence bir kız çocuğu doğar, yeryüzünü aşkın yüzü, sevginin yüzü,  güzelliğin yüzü yapmak için.

Ankara