KİM SEÇİYOR?

Abone Ol

Mahalli seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte siyasetin ateşi de birdenbire yükseldi. Hiç akla gelmeyen bazı isimler kendilerini bu arenanın içine -hem de balıklama- atarken, zaten içinde olan ya da içinde olması beklenilen bazıları da dışarda kalmayı tercih ettiler. Ne diyelim kendi tercihleridir; içinde olanlara da, kenarda kalmayı tercih edenlere de hayırlı olmasını temenni ediyoruz.

Benim asıl gelmek istediğim nokta bizim demokrasimizdeki seçimin yapılış ve işleyiş biçiminin gerçek demokrasiyle uygunluk derecesi. Bunun da seçime katılacak hiçbir parti ile bir ilgisi yok. Ezelden beri böyle geldi, böyle gidiyor.

Şu anda aday adayları, özellikle de bal tutup parmak yalamanın daha garanti olduğu iktidar partisinde yoğunlukla olmak üzere mısır patlağı gibi patır patır ortaya çıkıyor. Basın toplantıları, esnaf gezmeler, reklam panoları, el ilanları vb. yollarla seçmenler yani bizlere ulaşıp oylarımızı almak için büyük bir yarış içindeler.

İşte ben de tam bu noktayı biraz açayım dedim. Sahi, bu aday adayları bu kadar çabayı bizim oylarımızı almak için mi yapıyor dersiniz..? Ya da şöyle diyeyim; tüm çabaları bizi ikna etmek için mi?

Hayır ki, bin kerre hayır! Bizim vereceğimiz oylarla uzaktan yakından bir ilgisi yok. Zaten de sistem gereği şu aşamada bizim yani halkın yapacağı hiçbir şey yok. Onların hepsi de şu andaki aday adaylığı konumlarından terfi edip partilerinin resmi adayı olmanın peşindeler. Bunun için de Ankara’nın onayı gerek. Yani, bunların şu anda yaptıkları çalışmaların hepsi boşuna. İş Ankara’da başlayıp orada bitiyor. Bir kere bunu başarıp da diğer aday adaylarını saf dışı bıraktılar mı değmeyin keyiflerine. Artık göbeklerini kaşıya kaşıya sırt üstü yatsalar da, seçimde biz onlardan birini seçmek zorundayız. Yani, bizim değil, yukardakilerin tercihi olacak. Kısacası, bizim demokrasimiz yukarıdakilere çalışıyor ve onların egemenliği üzerine düzenlenmiş. Kendimizi fasulye gibi nimetten saymanın anlamı ve gereği yok.

Hemen şimdi, bazılarımız partilerin halkı kandırmaca yollarından birisi olan “Temayül Yoklaması”ndan yani partiye üye olanların kendi adaylarını belirlemek için yaptığı oylamadan söz ederek benim bu yazdıklarıma itiraz edecek. Diyecek ki; “partiler seçim yapılacak yerdeki üyeleri aracılığıyla en çok tercih edilen aday adayını belirleyip onu aday olarak gösterirler. Böylece demokrasi bu aşamada da işler.” Bu yöntemin hiçbir zaman işlemediğini en iyi bilenler, daha önce aday adayı olup buna şahit olanlardır. Çorum çevresinde bir söz vardır: Temayül yoklamasının sonuçları Ankara’ya giderken Delice Suyuna atılıp yola öyle devam edilir.

O zaman ortaya şöyle bir gerçek çıkıyor. Bizim, yani halkın değil, Ankara’nın borusu ötüyor. Kimin seçileceğini daha doğrusu bizim kimi seçmemiz gerektiğini onlar belirleyip bizim önümüze koyuyorlar ve diyorlar ki: “Haydi bakalım sandık başına. Ben senin adına kimi seçeceğini belirledim. Git, ona oy ver!” Biz de kuzu gibi tırıs tırıs gidip onların belirlediğini seçiyoruz ve de bu sistemin adına da demokrasi diyoruz. Ne güzel değil mi?

İşte, siyaseti sevmememin en önemli nedenlerinden birisi bu. Kendinin bile doğru olmadığına inandığın bir yolda yürümek ve onu savunmak zorunda kalmak bana göre değil arkadaş. Yapanlara sözüm yok ama doğrusu bana pek de sevimli bir iş gibi gelmiyor.

Çin lideri Mao; ''Siyaset kan dökülmeyen savaştır, savaş ise kan dökülen siyasettir.'' demiş.  Bu durumda siyasetçilerimiz komutan, biz de askerleri oluyoruz galiba. Gerçi içimizden bazıları, komutanlardan daha iştahlı ve onlardan da önde gitmeye hevesli ama büyük çoğunluğun aklıselim sahibi olduğunu ve benim gibi siyasetten uzak kalmayı tercih ettiğini düşünüyorum.

Yoksa yanılıyor muyum?

DÜŞÜNEN SÖZLER:

•Politika; kazığı atarken söylediğin yalanları, kazığı yiyenlere alkışlatma sanatıdır. Çetin ALTAN

•Bir ülkede edebiyat, felsefe ve sanattan çok siyaset konuşuluyorsa o ülke üçüncü sınıf bir ülkedir. NİETZSCHE

•Hata yapmak insanlara vergidir, bunu başkalarının üstüne atmak politikadır. Bill VAUGHEUR

•Politika gerçekleri yadsıyıp, yalan söyleme değil, gerçeklerin istediğiniz yanını göstermesidir. CHURCHİLL

•Allah insana üç özellik vermiş; dürüstlük, akıl ve irade. Bu üç özellik siyasete şöyle yansır: Eğer dürüst ve akıllıysanız siyasetçi değilsiniz. Eğer dürüst ve siyasetçiyseniz akıllı değilsiniz. Eğer akıllı ve siyasetçiyseniz dürüst değilsiniz.

•Biz devlete yalan söylesek bu büyük suç, fakat onlar bize yalan söylese bu siyasettir. Bill MURRAY