NEDENLERİ-SONUÇLARI İTİBARİYLE İBRETLİ NOKTALAR VE BİZLERE DÜŞEN GÖREVLER
Yine Ümmü Seleme R.SAV. bana; Ya Ümmü Seleme Hüseyin’in Irak topraklarında şehiden öldürüleceğini Cebrail A.S. haber verdi. Yağmur meleği Mikail A.S. bana o beldeden bir avuç kızıl toprak getirip verdi. R.SAV. de bu toprağı bana verdi. “Ne zaman bu toprak kan rengine dönerse biliniz ki o gün Hüseyin şehit edilmiştir” buyurdular. Ümmü Seleme annemiz Hz. Hüseyin’in ölüm haberini alınca sakladığı Irak toprağının kana bulandığını bildirmiştir.
Bu hadisi şerifler Kütübü Sette denilen Kur’an’dan sonra en sağlam kaynak olan hadis kitaplarında mevcuttur. Demek ki, Ehlibeytin yüceliği tartışmasız gerçektir. Hz. Hüseyin’in de şehiden öldürüleceği bildirilmiştir. Bunu Hz. Hüseyin de bilmektedir. İşte neticede kader insanı öleceği yere çeker derler ya, binlerce ikaza rağmen Hz. Hüseyin yüksek bir sorumluluk yükü altında bile bile ölüme gitmiştir. Kimse kaderinden kaçamaz. Amma gerekli tedbirler alınmazsa büyük sorumluluklar doğar. Bunlar Allah’ın veli kullarıdır. Allah’a olan teslimiyetleri tedbirin önüne geçmiştir.
İkinci tesbit:
Kerbela olayı dehşetli olduğu kadar ibretlerle de dolu bir hadisedir. Hz. Hüseyin Küfe ve Basra halkı eşrafından kendisine çok sayıda gelen Yezit’in Şam yönetimine karşı kendilerine biat edeceklerini teahhül eden davet mektuplarına itibar etmiştir ve bile bile göz göre göre ölüme gitmiştir. Medine’deki duayen, tecrübeli sahabelerin şiddetle kendilerini önlemek istemelerine rağmen onları dinlememiştir. Takdiri ilahi Hz. Hüseyin’i o yöne sevk etmiştir. Aslında Küfe Valisi İbni Ziyad, Yezit’in emri bu mektupları yazan ileri gelenleri teker teker avuç dolusu altın vererek satın almıştır. Bu dönek insanlar Hz. Hüseyin’i hararetle davet ettikleri halde, ona sahip çıkmamışlar, göz göre göre o masumların kanına girmiş ve şehit olmalarına sebep olmuşlardır. Halbuki, Hz. Hüseyin R.A. Basra ve Küfe halkının yani Iraklıların babası Hz. Ali’nin de şehit olmasına mani olamamışlar. Hep ikiyüzlü, dönek ve zikzaklı hareketler yaptıklarını bilen ve yaşayan birisi olarak bu adamlara itibar etmiştir. Hatta Hz. Hüseyin Medine’den Irak’a yola çıkarken birçok sahabe önüne geçip mani olmak istemişler ama onu engelleyememişlerdir. Bu konuda birçok araştırmacı emekler sarf ederek bu gerçeklere ulaşmışlardır ve sonunda zalimlerin eline düşen bu masumların kaderi bu demekten başka bir şey diyememişlerdir. Bu açıdan da Hz. Hüseyin’e asrımızda hak-adalet-hukuk adına zalime başkaldıran ölümü pahasına hakkını arayan ve bu uğurda şehit olan gerçek bir demokrasi şehidi demişlerdir.
Burada garip olan Hz. Hüseyin gibi bir mübareğin bütün bu anlatılanları bildiği halde zalimlerin kucağına bir avuç masumla gitmesi ve onların tuzağına düşmesidir. Yine bu konuyu araştıranların tespitine göre bu korkunç olaya bulaşanların birçoğu bu zalimler cezasız kalmamış, Allah’ın gazabına uğramış, hepsi layık oldukları belayı bulmuşlardır. Ne yazık ki İslam milleti içinde yüreğinde kıyamete kadar sürecek bir yürek yarasına da sebep olmuşlardır.
Bu zalimlerin tamamı başta Şam hükümeti sözde halifesi Yezit’in ve onun hilafetini sağlayan babası Muaviye’nin Irak Valisi Ubeydullah b.Ziyad’ın tertip ve düzeninin sonucudur. Bu hususun garip olan noktalarından birisi de Ehlibeyt düşmanlığı Emevilerle başlamış, Emevilerin Ehlibeytin hukukunu koruma adına ortaya çıkan ve Abbasi devletinin kurulmasına sebep olan Ehlibeyt taraftarı Abbasi hanedanı olanlar Emevileri yıkmışlar, ama ehlibeyt düşmanlığı yine devam etmiştir.
(SÜRECEK)