KAYYIM, REZERV ALAN, SIĞINMACI, VATANDAŞLIK

Abone Ol

Yerel seçimin ertesinde Van’da, Hakkâri’de neler oluyor, kayyım dönemi yeniden mi başladı, OHAL mi ilan edildi, sokağa çıkma yasağı ne anlama geliyor diye merak ederken yurdun bir başka köşesinde bir başka hukuksuzluk ve yasa tanımazlık ortaya çıktı. Deprem felaketi yaşayan Maraş-Hatay yöresinde binlerce can kaybı yaşanmamış, yüzbinlerce bina çökmemiş gibi felaketten zerre kadar sorumluluk üstlenmeyenler yöre halkının malına, mülküne el koyma gayretine girişmişler! Rezerv alan ilan edilerek insanları yerlerinden etmeye kalkıyorlar, bu hukuksuzluğa karşı çıkan depremzedelerin üstüne polis sürülüyor ve hak arayan yurttaşlara akıl almaz şiddet uygulanıyor. TV ekranları bir film izler gibi devlet terörünü yayımlıyor.

Yine Hatay’ın Hassa ve Yuva köylerinde onlarca yıllık zeytin ağaçları sökülüyor! Üreticiye bu düşmanlığın perde arkasında ne yatıyor? Büyük olasılıkla Tunus’tan zeytinyağı dışalımı yapan yandaş şirketler çıkacaktır altından ve arazi kapatma rantçıları.

Sıradan yurttaşlar olarak kızgınlıkla ve içimiz kan ağlayarak Hatay’da depremden ciddi zarar gören ve yakınlarını yitiren insanlarımızın yerlerde sürüklenmelerine tanık oluyoruz. Yaşadıklarına pişman ettiler yurttaşı.

Kayyım sorununu dile getiren vekillere meclis toplantı salonunda yumruklu ve sözlü saldırılar geliyor.

Umarsız, ne yapacağını bilemeyen bu insanlara yardım eli uzatmak gerekirken rezerv alan ilanıyla mülklerine el koymak, zenginleştikçe zenginleşen şirketlere peşkeş çekmek hangi aklın ürünü? Bu insanları evsiz bırakmak olacak iş mi? Önlem alınmadığı, verilmemesi gereken oturma izni verildiği, göz göre göre felakete sürüklendikleri yetmiyormuş gibi bir de mülklerine “çökme” girişimleri yaşıyorlar.

Ülkede demokrasinin rafa kaldırıldığını biliyorduk; tek adam yönetiminde baskılardan bıktık derken yeni baskı uygulamaları yaşıyoruz, bu da yetmezmiş gibi ‘etki ajanlığı’ yasa tasarısıyla sesini çıkaranın boğulması planlanıyor.

Sorun üstüne sorun yaşıyoruz; sığınmacılar, bunlara vatandaşlık verilmesi, sığınmacılarla yaşanan adli sorunlar, bunların yerleşimleri, çocuklarının üniversitelere sınavsız girmeleri, hiç çalışmadıkları halde bankamatik maaşları, özellikle okullarımıza öğretmen olarak atanmaları, bizim başarılı öğrencilerimizin iş yaşamından elenmeleri, geleceğini yurt dışında arayan gençlerimizin yüz binlere dayanması, emeklilerimizin 12.500 TL ile geçinmek durumunda bırakılmaları…

Eğitimin gerici vakıflara teslim edilmesinin üstüne bir de yüz yıl geriye gidecek ‘maarif müfredatı’ dayatıldı. Bilimden, sanattan, hukuktan, çağdaş eğitimden uzak bir nesil yetiştirerek ülke nereye varacak? Ortaçağ vaazları bizi bilimden uzaklaştırıyor, dünya çapında tüm değerlerin en altında seyrediyoruz. Siyasal İslamcı anlayışla gelişmiş bir tek ülke gösterebilir misiniz? Her kurumun başına bir İmam-Hatip’li atayarak bilim yapılmaz, felsefe hiç yapılmaz,  sanatta ve sporda gelişme sağlanmaz. Voleybolda dünya şampiyonu olan kızlarımıza atılan çamur, basında yazılan çirkin sataşmalar…  İzleyici bir kızımızın dekoltesiyle, sporcu kızlarımızın saçıyla, başıyla, şortuyla uğraşacağınıza gerici yurt ve vakıflardaki cinsel istismarlara, tecavüzlere el atın. Buralardaki çocuk vahşetini soruşturun. Kendinize bakın! Aşağılandığı için intihar eden çocuklarımızla, öğretmen olmadığı halde okullarda görevlendirilen, saçma sapan telkinlerde bulunanlarla uğraşın. Gerici çevrelerin başarılı voleybolcu cumhuriyet kızlarımıza çektirdikleri azabın eşi dünyada yalnızca 1940’lar Almanya’sında görülmüştür.

Çağımızda Hitler rol model olamaz. Avrupa’da hortlayan faşizm Avrupa sınırlarını aşmış durumda, Hitler’in propaganda bakanı Goebbels ve Nazi savaş suçlusu Göring ete kemiğe bürünmüş sokaklarımızda dolaşıyor.

Emekçinin boğazındaki kement artık boğuyor. Bıçak kemiği deliyor. Emekçi kırım kırım kırılıyor. Asgarî ücretle bir ay geçinmeyi denesin asgari ücret belirleme komisyonu üyeleri; görsünler bakalım dar gelirlinin ipliğinin nerelere çıktığını, pazarın kaç para, kasabın ne kadar uzak olduğunu!

Bu hukuksuzluk nereye kadar sürecek, yetmez mi insanların boğazını sıktığınız?

Bu yaşananlardan üç ay kadar sonra kayyım atamaları yeniden başladı. İstanbul Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti’ye de kayyımlar atandı. Halkın iradesiyle seçilen belediye başkanlarının görevden alınıp yerine kayyım atama hukuksuzluğu sürüyor. Bir an önce son verilmelidir. Halk iradesine saygılı olunmalıdır.

Edep yahu!

Ülkenin acil gereksinimi erken seçimdir. Yerel seçimlerde aldığı oyla birinci parti sırasına oturan ana muhalefet partisi meydan toplantılarıyla erken seçimi acilen yüksek sesle dillendirmelidir.  Gündemi sarsmalıdır.